Tümtürk, İsveç'te artan İslamofobi ve ırkçılığın sebepleri arasında İsveç'in Filistin'i devlet olarak tanıması, Mehmet Kaplan'ın bakanlar kurulu üyesi olması ve 22 Mart'ta erken seçime gidilmemesinin olduğunu söyledi.

Almanya'nın Köln kentinde bulunan UETD genel merkezine gelen Mustafa Tümtürk, İsveç'in farklı şehirlerinde son haftalarda yaşanan cami kundaklamalarına tepki göstermek amacıyla Stockholm, Göteborg ve Malmö gibi şehirlerde yapılan gösterilere binlerce kişinin katıldığını belirtti.

Tümtürk, İsveç'te artan İslamofobi ve ırkçılın birçok faktörün bulunduğunu vurgulayarak, ''Bunların en önemlileri arasında İsveç'in Filistin'i devlet olarak tanıması, Mehmet Kaplan'ın bakanlar kurulu üyesi olması ve 22 Mart'ta erken seçime gidilmemesi bulunuyor'' dedi.

Tümtürk, İsveç Kültür Bakanı Alice Bah Kuhnke'nin, hükümetin, gelecek ay İslamofobi'ye karşı önlemler alacağı açıklamasının memnuniyet verici olduğunu söyledi.

İsveç'te artan ırkçılığın toplumu endişelendirdiğine dikkati çeken Tümtürk, İsveç Başbakanı Stefan Löfven'in artan ırkçılık nedeniyle ''Bu İsveç bizim İsveçimiz değildir'' ifadesini kullandığına işaret etti.

İsveç'te 22 Mart'ta yapılması planlanan erken seçimin iptal edilmesinin ırkçıların planlarını bozduğunu vurgulayan Tümtürk, ''İsveç siyaseti tehlikenin farkına vararak erken seçimden vazgeçti. Siyasi partiler elini taşın altına koyarak hükümete destek çıktılar. Erken seçime gidilseydi ırkçı partilerin oy oranı yüzde 18 olarak hesaplanıyordu. Irkçı partilerin geçmiş yıllardaki oy oranı ise yüze 7'de kalıyordu'' diye konuştu.

Tümtürk, bugün yapılan protesto sırasında bile Stockholm dışında bir caminin taşlandığı bilgisini aldıklarını belirterek, İsveç'in mülteci kabul edip bu insanlara yardım etmesinin bile milliyetçi söylemleri beraberinde getirdiğini bildirdi. Tümtürk, ''Mülteci alınmaması halinde tasarruf edileceğini iddia eden ırkçılar halk desteği almak için milliyetçi söylemleri artırıyorlar. Halkı kışkırtmaya çalışıyor ancak İsveç halkı bu saldırıları kınıyor'' dedi.

"Çok iş düşüyor"

UETD Genel Başkanı Süleyman Çelik ise Avrupa'da artan ırkçılığı önlemek için medya, siyaset ve eğitim kurumlarına çok iş düştüğünü söyledi.

Çelik, Avrupa'da artan ırkçılık ve İslamafobi'nin önlenmesi için de sorumluluk taşıyan siyaset, kanaat önderleri, üniversiteler ve okulların seferber olması gerektiğine işaret ederek, okullarda ırkçılık karşıtı dersler verilmesini istedi.

Avrupa'da artan ırkçılığın burada yaşayan Müslüman ve Türkleri endişeye sevk ettiğine değinen Çelik, ''Almanya'da ırkçılık daha yaygın ama bunlar Avrupa bazında hareket ediyorlar'' dedi.

Almanya'da kurulan ''Batı'nın İslamlaşmasına Karşı Vatansever Avrupalılar" (PEGIDA) hareketinin ismine dikkati çeken Çelik, ''Adını bilerek PEGIDA koydular. Bu hareketi Avrupa'ya yaymak istiyorlar. 'Müslümanlar geldiler ekonomimiz sarsıldı iş bulmakta sıkıntı çekeceğiz demiyorlar' direkt islam karşıtı tutum ve davranışlarda bulunuyorlar'' ifadesini kullandı.

Çelik, özellikle Almanya'da İslam düşmanlığını motive eden olayların başında Suriye'de yaşanan gelişmelerin bulunduğunu belirterek, ''Medya orada yaşananları, IŞİD'in yaptığı terörü sanki tüm Müslümanlar böyleymiş gibi yansıtıyor. Bu kez Avrupalılar tüm Müslümanları aynı kefeye koyuyorlar. Bunun böyle olmadığını medya ve siyaset anlatmak zorundadır. Bunları İslam ile zikretmemelidir. Her ne kadar İslam adını kullansalar da bunların terör örgütü olduğunu ifade etmeliler'' dedi.

UETD Genel Başkanı Çelik, yapılan araştırmalarda, Almanya'nın gelecek 20 yılda 8,5 milyon iş gücü kaybedeceğinin tahmin edildiğini, bu iş gücünü ikame etmek için de 32 milyon göçmene ihtiyaç olduğu kaydetti.

(AA)