CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, parti olarak Türk Silahlı Kuvvetleri’nin başka ülkenin topraklarına girmesini istemediklerini söyledi. ’Ortadoğu bataklığı’ dediği için Başbakan Davutoğlu tarafından eleştirildiğini vurgulayan Kılıçdaroğlu, aynı sözü Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın da kullandığını belirterek, "O da ’Ortadoğu bataklığı’ dedi. Şimdi ben merak ediyorum. Davutoğlu, acaba beni eleştirdiği gibi sayın Cumhurbaşkanı’nı da eleştirecek mi? Ama ben, adım gibi biliyorum. Eleştiremez. Neden eleştiremez? Çünkü koltuğunu ona borçlu." şeklinde konuştu.Uluslararası Mengen Aşçılık ve Turizm Festivali’ne katılan CHP lideri, Belediye Başkanlığı’nı ziyareti sonrası gazetecilere açıklama yaptı. CHP olarak tezkere Meclis’e geldiğinde içeriğine bakacaklarını vurgulayan CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, "Biz Türk Silahlı Kuvvetleri’nin başka ülkenin topraklarına girmesini istemiyoruz. Sıcak savaşın bir unsuru olmasını istemeyiz. Bu düşüncemizi defalarca dile getirdik. Türkiye’nin dünya kadar sorunu var. Bu ülkenin cumhurbaşkanı gidiyor Birleşmiş Milletler’de boş sıralara konuşma yapıyor. IŞİD denen bir bela var ve masum pek çok insanı öldürüyor. Türkiye için bir risk. Türkiye için bir tehlike. Bunu herkes görüyor. Hükümet daha düne kadar, buna terör örgütü söyleyemiyordu, diyemiyordu. 101 gün 49 vatandaşımız, IŞİD’in elinde rehin tutuldu. Bölgede itibarımız kalmadı. Batı’da itibarımız kalmadı. Vatandaş borç batağı içinde." dedi.

"18 YAŞINI AŞAN KİŞİNİN ÖZGÜRLÜĞÜ AYRI, ÇOCUKLARIN ÖZGÜRLÜĞÜ AYRI"

"Biz neyi tartışıyoruz?" diye soran Kılıçdaroğlu, ’Efendim 5 yaşındaki çocuğa, 6 yaşındaki çocuğa, 7 yaşındaki kız çocuğuna başörtüsü takalım’ diye gündeme getiriyorlar. Bunlar doğru değil. Çocuğun elbetteki korunması gerekiyor. Hepimizin çocukları var. Çocuklar üzerine titreriz. Çocuğun üstün yararı diye bir kavram var. Bizim bu kavramın gereklerini yerine getirmemiz lazım. Çocuğu iyi eğitmemiz lazım. Çocuk, çağdaş bir dünyada okuyabilmeli. Çağdaş bir ülkede okuyabilmeli. Aklın özgürlüğü nedir? Onu öğrenebilmeli. Sorduğu bütün sorulara yanıt alabilmeli. Şimdi biz çocuğu alıyoruz bir siyasi meta, bir siyasi unsur haline getiriyoruz. Siyasetimizin bir parçası haline getiriyoruz. Yazık günah bizim çocuklarımıza. Bizim çocuklarımız neden siyasetin bir parçası olsun ki. Neden siyasetin bir unsuru olsunlar. Siyasi görüşlerimiz ne olursa olsun bütün babalar, bütün anneler çocukların üzerlerine titrerler. Çocukların iyi bir eğitim almasını isterler. Çocuklarının güzel bir okulda okumasını isterler. Çocuklarının iyi bir yabancı dil öğrenmesini isterler. Matematiği, fiziği, sosyolojiyi iyi öğrenmesini isterler. Çocuklara babalar, anneler isterler ki gelecekte onlara umutla bakabilsinler. Onlar okuyabilsin, güzel okullarda okuyabilsin. Güzel iyi eğitim alabilsin. Şimdi biz aldık bu çocuklarımızı başka bir tartışmanın içerisine getirdik, koyduk. Çocuk, özgürlük kavramında yaklaşanlar var. Çocuklar başörtüsü işte kız çocukları başörtüsü taksın, takmasın. Başörtüsü özgürlüğü var. Özgürlük açısından yaklaşıyorlar. 18 yaşını aşan kişinin özgürlüğü ayrı. Çocukların özgürlüğü ayrı. 18 yaşını tamamlayan kişilere artık çocuk olarak bakmıyoruz. Hukukta çocuk olarak bakmıyor. Onlar iyi ve kötüyü rahatlıkla birbirinden ayırabiliyorlar. Ama çocuklar bunu yapamazlar. Çocukların üstün yararı bu açıdan çok önemlidir. Çocuk için özgürlük kavramı farklıdır. Yetişkin için özgürlük kavramı farklıdır. Eğer bunlar ’çocuk için özgürlük, özgürce gidecek bu başörtüsünü takacak’ diyorlarsa bu yanlıştır. Bu ancak yönlendirmeyle olur. Çocuğu bir baskı aracı haline ya da mahalle baskısının aracı haline getirmememiz gerekir. Yazı günahtır.

" 5-6 YAŞINDAKİ KIZ ÇOCUKLARINA ’İŞTE EFENDİM BAŞÖRTÜSÜ TAKSINLAR, BAŞÖRTÜSÜ TAKMASINLAR’ BUNLAR DOĞRU DEĞİL

.Kılıçdaroğlu, Milli Eğitim Bakanı’ndan isteği bulunduğunu belirterek şunları kaydetti: "Sen acaba Osmanlı’nın hangi gerekçeyle battığını, hangi gerekçeyle yok olduğunu biliyor musun? Acaba. Osmanlı’nın son dönemlerinde özellikle okullar neydi? Nasıl oldu? O okullarda hangi eğitimler veriliyordu? Nasıl bir eğitim veriliyordu? Biz acaba gerçekten dünya çağında, dünyanın saygı duyduğu üretim ve katma değeri yüksek ürün üreten bir ülke konumuna nasıl geleceğiz. Acaba bunu merak ediyor mu? Acaba Milli Eğitim Bakanı biliyor mu; Elalem uzaya araç gönderiyor. Mars’a araç gönderiyor. Adına ne koyuyorlar biliyor musunuz? Merak. Orada ne var acaba diye. Biz ne yapıyoruz. Çocuğun merağını öldürüyoruz. Çocuk bir şey sormasın. Bir şey sorgulamasın. Bunu yapmak için farklı bir eğitim modeli getiriyoruz. Yazık günahtır bu ülkeye. Bu ülke gerçekten katma değeri yüksek ürün üretecekse bunu bilime üretecek. Eğer siz bilimi alır bir tarafa koyarsanız, bilimi dışlarsanız, toplumun dışına iterseniz bu çocuklar gelecek Türkiye’yi, güçlü Türkiye’yi, katma değeri yüksek ürün üreten bir Türkiye’yi nasıl kuracaklar? Biz 1923’den sonra Hatta 20’lerden sonra eğitim sisteminde ciddi reformlar yaptık. Ciddi değişiklikler yaptık. Çağdaş uygarlığı yakalamak için mücadeleler verdik. Kendi uçağımızı yaptık. Bakın o günün koşullarında biz kendi uçağımızı yaptık. Kendi deniz altımızı yaptık. Bugün yapabiliyor muyuz? Yapamıyoruz. Neden acaba. Bu sorunun yanıtını aramak varken 5-6 yaşındaki kız çocuklarına ’işte efendim başörtüsü taksınlar, başörtüsü takmasınlar’ bunlar doğru değil. Başka bir şeyi tartışmak lazım. Biz nasıl güçlü bir ülke olabiliriz. Sözü dinlenen ülke nasıl olabiliriz. Bizim Cumhurbaşkanı Birleşmiş Milletler’de konuşurken o sıralar neden dolmadı? Asıl sorgulamamız gereken alanlar onlar. Biz bunları bırakmışız vatandaş borç batağı içinde. Acaba vatandaşın derdini soran var mı?" 

"BENİ ELEŞTİREN DAVUTOĞLU AYNI SÖZLERİ KULLANAN CUMHURBAŞKANINI ELEŞTİREMEZ"

Vatandaşın derdinin başka olduğunu savunan Kılıçdaroğlu, "Acaba kız çocuğum 5 yaşında, 6 yaşında, 7 yaşında okula gidecek. Başörtüsü taksın mı? Takmasın mı? Onun derdi o değil. Onun derdi ben aybaşını nasıl getireceğim. O tartışmadan medet umarak başörtüsü tartışmasından medet umarak toplumun dikkatini başka yere çekmek istiyorlar. Bu tuzağa düşmemek lazım. Bu tuzağa düşmemek gerek derken de eğitim sistemimizin çağdaş olması lazım. Biz uygar bir toplumuz. Uygar bir dünyada bizim yerimiz. Bizim Ortadoğu bataklığında işimiz yok. Ben ’Ortadoğu bataklığı’ dedim diye Başbakan beni eleştirdi. ’Sen ırkçılık yapıyorsun. Ortadoğu’ya bataklık denmez’ diye beni eleştirdi. Güzel. Şimdi aynı sözü sayın Cumhurbaşkanı kullandı. O da ’Ortadoğu bataklığı’ dedi. Şimdi ben merak ediyorum. Davutoğlu, acaba beni eleştirdiği gibi sayın Cumhurbaşkanı’nı da eleştirecek mi? Ama ben, adım gibi biliyorum. Eleştiremez. Neden eleştiremez? Çünkü koltuğunu ona borçlu. Eğer siz birine diyet borcu ödeyecekseniz veya diyet borcunuz varsa, siz bağımsız, tarafsız başbakanlık koltuğunda oturamazsınız. Ben merak ediyorum. Acaba benim kullandığım sözler nedeniyle beni eleştirdi. Aynı sözü kullanan Erdoğan’ı acaba eleştirecek mi? Bunun yanıtını da gerçekten merak ediyorum.

Kaynak: CIHAN