Kadına yönelik şiddet, dünyanın her yerinde başat bir sorun haline gelmiş durumda. Bu sorunun her geçen gün kendisini yakıcı olarak hissettirdiği yerlerden biri de Güney Kürdistan. Son yıllarda ortaya çıkan istatistikler, oldukça vahim bir tabloya işaret ediyor. 

Güney Kürdistan'daki kadın örgütü temsilcileri ve aktivistler, her geçen gün artarak devam eden şiddetin travmatik bir hal aldığına dikkat çekerek, herkesin şiddetin önlenmesi konusunda sorumluluk alması gerektiğini belirtti.

 

Yaptırımlar caydırıcı değil

Süleymaniye Üniversitesi Öğretim Görevlisi Dr. Aliye Celal, Güney Kürdistan'da şiddetin sosyal ve kültürel nedenleri kadar artan ekonomik ve siyasal krizlerin de ciddi etkilerinin olduğuna dikkat çekti. 

Yasaların şiddeti engelleyecek güçte olmadığını da belirten Dr. Celal, "Aile içinde ve dışında çeşitli şekillerde kadına uygulanan şiddet oranında her geçen gün gözle görülür bir artış yaşanıyor. Yasalar da bu tür olayların önüne yeterince geçemiyor. Örneğin gelişen şiddet olaylarında yeterince cezalandırıcı ya da caydırıcı uygulama yok" diye ekledi.

 

Örgütsüzlük intihara yol açıyor

Kadın intihar vakalarına da bölgede sık karşılaşıldığını ifade eden Dr. Celal, bunu kadınların kendilerini savunma ve haklarını bilme konusunda gerekli bilinç ve örgütlülüğe sahip olmamasına bağladı. Dr. Celal, şunları ifade etti: "Kadınlar kendi hakları konusunda yine cinslerin eşitliği konusunda çok bilinçli değiller. Örneğin intihar etme dışında nasıl bir yol deneyeceğini bilmiyor, bilemiyor. Burada örgütsüz olmalarının etkisi de devreye giriyor. Örneğin bundan birkaç yıl önce bir dergi vardı. Kadın intiharını kadın açısından bir kurtuluş olarak yazıyordu. İşte bu tür şeyler bile durumun vahametini göstermeye yetiyor."

 

Her yönüyle baskılanmış erkek zayıf gördüğü kadına saldırıyor

Emel Celal Muhammed ise Ortadoğu’da süren siyasi, askeri kriz ve savaşların insan psikolojisi üzerinde ciddi tahribatlara neden olduğunu, sistem karşısında sıkışan erkeğin şiddetini kadınlara yönlendirdiğini vurguladı. Muhammed görüşlerini, "Güney Kürdistan’daki sistem diktatör, totaliter sistemlerin egemenliğinden çıkışla kuruldu. Dolayısıyla bir egemenlik kültürü yarattı. İnsan haklarının olmadığı, adaletin, eşitliğin olmadığı, birey iradesinin dikkate alınmadığı bir sistem. Bu durumda nasıl bir toplum oluşur? Her yönüyle baskılanmış, sürekli başına vurulmuş bir toplum ne olur? Tabii ki şiddet içerikli olur. Kadın zayıf görüldüğünden bu şiddet en fazla da kadına yöneliyor" şeklinde dile getirdi.

 

Medya olumsuz rol oynuyor

Şiddetin engellenmesinde basının rolüne dikkat çeken Muhammed, "Basın bu konuda sadece sorunları yansıtan pozisyonda olmamalı. Bilinçlendirme faaliyeti yürütmeli. Bunu sürekli yapmalı. Toplumun, bireyin ufkunu açmalı; birey hakları, insan hakları konusunda bilinçlendirmeli. Böyle yapılmazsa toplumu bu şiddet sarmalından kurtarmak mümkün olmayacaktır" dedi, ardından basının mevcut pozisyonuna dikkat çekti: "Ama medya bu konuda çok yetersiz. Hatta bazen şiddeti tetikleyen bir duruma düşebiliyor. Bugün toplumumuzda kadına yönelik şiddet ciddi boyutlara varmışsa basının da büyük payı vardır."

 

Örgütlü mücadele zayıf

Güney Kürdistan'da mevcut sistemin kendini kadının ve toplumun köleleştirilmesi üzerine inşa ettiğini belirten Kürdistan Kadın Özgürlüğü Hareketi REJAK yöneticisi Şehen Mihemmed de her yıl binlerce kadının şiddetin değişik biçimlerine maruz kaldığını söyledi. Mihemmed, şiddetin artışını kadının örgütsüzlüğüne ve kadın örgütlerinin etkili mücadele yöntemlerini geliştirememesine dayandırdı. 

Kadın aktivisti Çiya Yasîn ise, şiddet kültürünü aşmak için kadın örgütlerinin örgütlenip mücadele etmeleri gerektiğinin altını çizdi. Yasîn ayrıca caydırıcı yasal tedbirlerin alınmasının önemini de vurguladı. 

 
 
HALİT ERMİŞ/ANF/SILÊMANÎ