salihyazar @ ybhaber.com

"Her iki tarafı da dinlemeden karar veren, kararı doğru olsa dahi, doğru hareket etmiş olmaz." Seneca

“Gülen, son röportajında 17 Aralık operasyonundan önce MİT’in İran ajanı olabilecek birilerinin bakanlara ve bakan çocuklarına nüfuz ettiğini 8-9 ay önce hükümete rapor olarak sunduğunu söyledi.

Burada dikkati çeken iki husus vardır:

Birincisi, Cemaat ve manevi lideri Gülen, ”Ben siyasi bir figür değilim ve herkese eşit mesafedeyim” mesajını vermektedir sevenlerine.

Ancak kendilerine yakın buldukları iktidara karşı olabilecek muhtemel saldırıları bertaraf etmek için siyaseten kendisine görev biçmekten de geri durmuyor.

Patolojik ilişki, iktidarın son zamanlarda seçim arenalarında insafsızca dillendirdiği “paralel devlet” algısını toplumun bilinçaltında pekiştirmekten başka bir işe yaramıyor.

İkincisi, dini referanslarla hakka ve halka hizmet ettiğini söyleyen bir oluşumun siyaset üstü bir duruşu olması gerekirken “kapalı kapılar ardındaki devlet” ile bu kadar el ense ve sarmaş dolaş olması samimiyetleri konusunda akıl sahiplerinde onulmaz kuşkulara yol açmaktadır. 

Gülen cemaatinin iktidarlarla olan son dansı neticesinde ortaya çıkan ironik, kronik ve paradoksal durum ders olur ve ülke demokrasisi için yeni kapıların açılmasını sağlar.”

Cemaate bağlı yayın kuruluşları hiçbir fırsatı kaçırmıyor. Yayınlarında, iktidarı yerden yere vuruyorlar. Velev ki iyi işler yapılsa bile.

S Haberde (05.03.2014) Ekrem Dumanlı ve Metin Yıkar gündemle(hızına yetişilemeyen gündem) ilgili konuşuyor.

Dumanlı, ağladıkça ağlıyor, sızlandıkça sızlanıyor. Başbakanın (dönemin başbakanı) cemaate karşı takındığı son dönem anlaşılmaz tavıra “el insaf” diyor.

İnanmamızı istediği şey, birlikte büyüttükleri, yücelttikleri ve bugüne getirdikleri mevcut durumla ilgili bigünah oldukları.

Biliyoruz ki, günahları çok büyük.“

İpotek altında olmayanlar olup bitenleri başından beri biliyor. İktidarla dans ettiklerini bilmesek, söylenenler çok masum gelebilir kulağımıza.

Cenderenin içinde sıkışmış ve bundan en çok cemaat mustaripse,  birinci derece cemaat sorumludur.

Unutturmaya çalıştığı şey, hakkında müşteki oldukları mevcut düzeni suçlayarak temize çıkmaya çalışmaları. İnandırıcı değil ve ikna etmiyor.

 Mağdur duruma düşen cemaatin yeni tutumu, ahlaklı ve vicdanlı insanlarda, toplumda haklı kuşkulara yol açmaktadır.

Ortaya çıkan sahte tapeler sayısız insanın hayatını kararttı. O zaman montaj değil diyen cemaate bağlı yayın kuruluşları,  işin ucu kendilerine dokununca şimdi kanalları dolaşarak, tapelerin “montaj” olduğunu söyleyerek günah çıkarmaya çalışıyor..

Cemaatin yayın grubu o dönem tapelere montaj değil  demekle yetindi. Somut bir belge ortaya koyamadı. Ki bunların sonra  montaj olduğu itiraf edilmişti. 

Sahte tapeleri yayınlayarak hükümet tarafından uygulanan linçe ve hukuksuzluğa ortak oldu.

Birlikte her türlü haltı yediler. Aralarına kara kedi girmeden önce  utanmadan, sorumsuz ve haris öfkeyle herkesi iktidarla birlikte  vatana ihanetle suçladılar.

Hangi vatan?

Kendi kafalarında el ele, göz göze tasarladıkları vatan. Ortalama vatandaşın yeri olmadığı vatan. Her durumda kendilerine biat edenlerin vatanı.

Son iki yıla kadar kuzu sarması idiler.

El ele, Atatürkçü, Liberal, Kürt, Azınlık, Solcu, Alevi, Gayri Müslim ..tüm kesimleri değişik operasyonlar üzerinden derdest ettiler. Toplumun fabrika ayarlarıyla oynadılar. Gözdağı verdiler ve insanların hayatlarını kararttılar.

Memleketin balans ayarlarıyla oyandılar.

Hukuk, bugün bana yarın sana denilerek gerçekleşmez. Herkese lazımdır. İhtiyaç duymadan başkalarını kendin gibi gözeterek eşit hukuk ve adaleti sağlayabilir ve dağıtabilirlerdi.

Son iki seçimin stratejisi; Millî Güvenlik Kurulunun kırmızı kapaklı kitabına giren cemaatin/paralel yapı(!) üzerinden yürütüldü. Kampanyalar başarılı yürütülünce iktidar gücünü ve yerini pekiştirdi.

Seçim öncesi ve esnasında cemaat üzerinden yürütülen çalışmaları bir hatırlayalım:

“Önceki yıllarda ziyaret ettiği ülkelerde Türk okullarını ziyaret etmeyi âdet edinen Dışişleri Bakanı büyükelçilere, devam eden 12. Türkçe Olimpiyatları elemelerine katılmamaları için talimatı verdi. Çalıştıkları ülkelerde elemelere daha önce katılan büyükelçiler, “Merkezden bize bu yönde mesaj verildi.” diyerek talimatı doğruladı.(13.03.2014)

Gelişmeden 6 ay öncesine kadar  cemaat okulları üzerinden yeni elçilikler açılıyordu. İhracat faaliyetleri Türk okullarının sağladığı ticari bağlantılar üzerinden yürütülüyordu.”

 “Son çeteyi (Bu Cemaat oluyor.) de tasfiye ederek ve prangalardan, zincirlerden kurtulacağız. Rabbime şükürler olsun, her şeyi yoluna koyduk. Bir tek meselemiz kaldı, Pensilvanya çetesi.(16.03.3014)”

Kendisini çok güçlü zanneden cemaatin seyirci olmaktan başka bir şey yapamadı olan bitene. Belki de hesaplanamayan  ayrılığın şokundan bir şey yapamadı.

Cemaatin, toplumda abartıldığı kadar gücünün olmadığı algısı iktidarda oluşunca, bundan cesaret alarak baskısını artırmaya başladı.

Cemaat, her şeyin en doğrusunu baştan bildiği halde iktidarı allayıp pullayıp topluma pahalıya sattı.

Ne zamana kadar?

Ortak çıkarlar çatışıncaya kadar.

Şimdi iyi polisi oynayarak masumiyetini kanıtlamaya çalışması bizi aptal yerine koymaktır.

Çoğumuz bilerek ve gönüllü aptalı oynayabiliriz. Ama her şeyin farkında olduğumuzu cemaat iyi biliyor.

Tıpkı iktidarın, “paralel yapı” iddiasına inanmadığımızı bildiği gibi.

İyisi mi, fazla söze hacet yok. Bir an önce samimi bir şekilde itiraf ederek günah çıkarsın cemaat. Bunun için henüz geç kalmış değildir. Sonrasını halkın vicdanına bıraksın.

Belki bağışlanırlar.

Not:- Dün itibariyle yaşanılan operasyon bana göre “etme-bulma” olayı değil. Zindeyken kendine istediklerini, başkaları için “istememekten” kaynaklandı.

Susturulan insan, düşmanın da olsa kendi özgürlüğümüze vurulmuş darbenin en büyüğüdür. Bundan dolayı, Zaman gazetesi STV çalışanlarına(Ekrem Dumanlı, Hidayet Karaca ve tüm çalışanlar) yapılan sindirme operasyonunu kınıyorum.(14.12.2014)

salihyazar@gmail.com