salihyazar @ ybhaber.com

Yazıları aralıklı yazınca ister istemez gündemi geriden takip etmek zorunda kalıyorum. Bundan dolayı ifade ettiğim konuların birçoğu geride kalmış oluyor.

 Ülke gündemi öyle hızla değişmektedir ki. Sağlıklı ülkelerde bir yılda yaşanabilecek olayları biz bir günde yaşayabiliyoruz.

Trajik hız, bizde kanıksanmıştır. Bazı konuları iç içe ve hızlı geçmek zorunda kalıyorsunuz çoğu zaman.

Devlete giren çıkan belli değilse, bilemiyor ve takip edemiyorsunuz demektir. Neyi ve neleri bilmeniz mümkün olur?

Komşumuz Suriye’de bizim “özel” katkılarımızla devam eden amansız bir iç savaş yaşanmaktadır.

Savaştan dolayı, yerlerinden edilen 2,5 milyon insan ve açlık sınırının altında yaşayan 8,5-9 milyon insan. Bunların yaklaşık 600 binin üzerinde Türkiye’nin muhtelif yerlerinde gayri insani şartlarda yaşamlarını sürdürmeye çalışmaktadır.

Esad’a karşı savaşan Ö.S.O. kendi içinde bölündü ve kendi aralarında savaşıyorlar. Bu savaşta biz vahşette sınır tanımayan; Sünni dinci çetelerin yanında yer aldık. Türkiye’nin Suriye sınırındaki kapılarında kontrol yok. Radikal gruplar istedikleri gibi girip çıkabiliyor.

Dünyanın farklı yerlerinden gelen savaşçı gruplar, Türkiye üzerinden elini kolunu sallayarak ve hiçbir kontrol olmadan Suriye tarafına geçebiliyor. Sınırlarımızın kevgire dönmüş hali ortada iken kalkıp vatandaşın özel hayatına müdahale sayılan her gün yeni bir açıklama ve girişimde bulunmak gündem sihirbazlığıdır.

Ülke insanı, özel hayatına karışılsın diye değil, mevcut olumsuz yaşam koşullarının kalite standardını artıran ve gözeten bir yönetim gerçekleştirmeleri için yetki vermişti mevcut iktidara, yanlış hatırlamıyorsam. Verilen yetki ne sınırsız ne de sonsuzdur. Demokrasi; onların dediği gibi sadece sandıktan ibaret olsa dahi.

 Kadınlı erkekli evlilik dışı birliktelikler için önlem alınacakmış.

Zannedersiniz ki evli olup apartman dairelerinde oturanların kahir ekseriyeti “ekselansların ”kafalarında ön gördüğü tarzda ahlaki ve dini bir hayat sürmektedir.

Zannedersin ki her gün yaşanan aile dramları, kadın cinayetleri, cinnet ve cinayetlerin hepsi sokaklarda ve gayri meşru ilişkilerin yaşandığı izbe yerlerde olmaktadır.

Ülke sınırlarını kontrol altında tutamayanların, insanların evlerine girme hakkını kendilerinde nasıl bulabildiklerini sorsam...

Allah’ınızı severseniz,  erkek erkeğe ve kız kıza aynı evde yaşayanların ahlaka mugayir bir hayat sürmediklerine dair elinizde caydırıcı, ikna edici belge, bilgi ve yöntem var mı ki “anayasal sınırları” zorlayarak bir arada yaşamaya çalışan toplumun içine fitne tohumları ekmeye çalışıyorsunuz.

Anti demokratik yönetimlerde, en iyisini bilen, şüpheci, son karar alıcı “baba” modeli vardır.

Modern dünyada, anlaşılması zor bu çeşit tavırlar, ülkemizle ve toplumuzla ilgili  var olan sakat algıyı daha da derinleştirmektedir..

Vatandaş ve toplum bu kadar aşağılanmayı hak etmiyor.

Baskın Oran’ın dediği gibi bu onların “Kendi kasaba zihniyetindeki günah anlayışıdır.”

Evet, ama bu onların kendi sorunudur. Topluma ve ülkeye dayatmaya hakkı yoktur.

Toplumun zembereğini  sıkmak öngörülemeyen sonuçlara yol açmıştır her zaman.

Çok fazla seçenek bırakmadılar. Ya algıları tamamen köreltip içimize kapanacağız ya da  sonsuza dek susacağız.

En kötü senaryo:Sinir sınırı aşılacak ve topluca cinnet geçireceğiz.

Umarım ikisi de olmadan uyanırız. Birlikte daha akil ve akli bir orta yol buluruz.

“Her memleketin hak ettiği bir hükümeti vardır.” J. Maistere (Fransız Düşünür)

“En iyi hükümet, bize kendimizi yönetmeyi öğretendir.” J. W. Goethe (Alman Edebiyatçı)

salihyazar@gmail.com

www.ybhaber.com