salihyazar @ ybhaber.com

Akılsızlar, hırsızların en zararlılarındandır. Zamanımızı ve neşemizi çalarlar.’ Goethe

Kendimizi Mançalı şövalye Don Alonso gibi hissettiriyorlar. Birçok şeyi kendi dünyamızda kuruyor, inanıyor sonrasında gerçekmiş gibi peşinden koşuyoruz, koşturuyorlar.

Simyacı romanındaki kahraman gibi hissettiriyorlar. Bahçemizdeki hazineyi dışarıda ararken, birçok hengâmenin sonunda başladığımız yere dönerek hazinemize kavuşuyor ve tüm dünyalar bizim oluyor.

Ölümle korkutulunca, sıtmaya razı oluyoruz. Titreme krizine girince bütün devrelerimiz yanıyor, sağlıklı düşünemiyoruz.

Sorunlar üretmeyi, çaresini dışarıda ve başkalarında aramayı sevdirdiler bize. Dermanın bizde olduğunun farkında bile değiliz. Belki de gücümüzü yok saymaya alıştırıldığımız için bunca acı ve kederi çekiyoruz.

İnsanlık havuzuna düşmüş pislikten, necasetten hepimizin sorumlu olduğunu unutuyoruz. Çünkü havuzun bir parçasıyız. Çünkü aynı havuzda yaşıyoruz. Çünkü âlemi insanın bir neferiyiz.

Elma, soyulmadan günlerce öylece kalır. Ama kabuğunu soymaya gör. Ya hemen yiyip bitireceksiniz oracıkta ya da kararmaya başlayarak çürüyecektir. Dışı cilalı, içi çürük, allame geçinen; koftiden insanlarda böyledir.

Karanlık, bağnazlık, tutarsızlık, cehalet, onursuzluk her dönem, farklı şekillerde arzı endam etti.

Ancak son dönemlerde yaşadıklarımız kadar akılsız, sığ, plansız, vicdansız, ahlaksız, utanmaz ve anarşistçe değildi.

Tarih, fen, sosyoloji, sanat ve felsefe bir kenara bırakıldı. Bilimle düpedüz alay ediliyor. Sapkın mistizm bilimin yerine geçti.

Dış dünyada gelişen yeni koşullar ve uygar bilimin ortaya koyduğu yanlışlar ne yazık ki bir türlü toplumumuzun vicdanına, aklına beklenen etkiyi sağlayamıyor.

Giderek insan yığınlarına dönüşüyoruz. Korkunç olanda budur. Bir süre sonra irademizi tamamen teslim etmiş olacağız. Bindirme kuvvetleri gibi bizi bir o yana bir bu yana savuracaklar. Fiili durum bundan pek farklı değil.

Bunca rezaleti görenler neden giderek azalıyor? Yaşananlara tepki vermeyenlerin nedenleri şaşırtıyor ve korkutuyor. Dün, bugünlerle ilgili tahmin yürütürken ‘o kadar da değil’ den ‘o kadarın’ da çok ötesinde bir cendereye sıkışmış durumdayız.

Sürdürülebilir bir durum değil. Dipsizlik ve sonsuz unutulmuşluk duygusu normalleşiyor.

Nefesimizi korku, nefret ve şaşkınlıktan dolayı tutarak yaşamaya çalışırken zehirleniyoruz. Dispne oluyoruz.

Türkiye yüksek ateş içindedir. Yüksek ateşe bağlı sayıklamalar had safhadadır.

 Kim soktu ateşin içine? Hepimiz.Artık bu saatten sonra cevabın bir önemi yok.

Şunu bilelim. Hepimizin bunda vebali vardır. Yapılanları anlamamazlıktan geliyoruz.

Sadece idarenin gözetiminde ve düzen larvalarının çabalarıyla bunlar gelişip, serpilmedi. İzlenen uçuk kaçık işleri engelleyebilme imkânı varken yapmadık.

Evet, bu gün her tarafı yakıp yıkan ateşin içindeyiz. Başkalarına yıkarak bu vebalden çıkamayız.

 ’Doğru duvarın eğik gölgesi olmaz.’ demiş atalarımız. Yanlış kapımıza gelmeden doğrunun yanında olmanın zamanı daralıyor.Çabuk olmalıyız.

İyice koftiden adamlar oluvermeden.

salihyazar@ybhaber.com