salihyazar @ ybhaber.com

“Tecrübe göstermiştir ki, özgürlüğümüzü en çok korumamız gereken zaman tam da devlet politikalarının yararlı olduğunu düşündüğümüz vakitlerdir. Özgürlük için doğan insanoğlu, kötü niyetli yöneticilerin “özgürlük”e saldırılarını geri püskürtmek için doğal olarak tetiktedir. Özgürlüğe karşı esas büyük tehlike ise iyi niyetli olduğunu düşündüğümüz ama aslında özgürlüğümüze sinsice bir tecavüzü içeren hükümetlerin yaptıklarındadır.”  Louis Brandeis (Hukukçu A.B.D.)

“Her yıl ülkelerin basın özgürlüğünü inceleyen Freedom House, 2014 raporunda Türkiye’yi son 15 yıldır ilk kez “kısmen özgür ülkeler” den “özgür olmayan ülkeler” kategorisine düşürdü. Gezi Olayları sonrası yaşanan işten atılmalar, sansür ve oto sansür uygulamaları, şeffaf olmayan medya sahipliği nedeniyle 6 puan daha kötüleşen Türkiye bir yıl önceye göre 17 sıra daha gerileyip dünya genelinde 134’üncülüğe geldi. Böylece Türkiye, 42 ülkenin yer aldığı Avrupa’da da aynı zamanda basını özgür olmayan tek ülke oldu.

 

Ülkeler bazında basın özgürlüğünü araştıran ve 1980’den beri her yıl bir rapor yayınlayan ABD merkezli sivil toplum örgütü Freedom House, son 15 yıldan beri “kısmen özgür” olarak nitelediği Türkiye’yi ilk kez bu sene “özgür olmayan ülkeler” kategorisine aldı.

Türkiye, halen hapis yatan gazetecilerin yanı sıra hem Gezi olayları hem de 17 Aralık operasyonu sonrası yaşanan gelişmeler nedeniyle 2013’te basın özgürlüğünde dramatik biçimde gerilemeye devam etti.197 ülke arasında 137’nci sıraya düştü. “

Özgür medya, ortalama vatandaşımızın yabancısı olduğu kavram ve duygudur. Her zaman, dönemsel ve göreceli var olmuştur toplumsal yaşam anlayışımızda.

Özgür medya, nasıl bir şeydir, ne yapar ve ne işe yarar?

Ne zaman, nerelerde ve hangi durumlarda özgür olduğunu biliriz.

Güvenilir mi, arkamızı korkusuzca dönebilir miyiz?

Demokratik değerlerin içselleşmediği toplumlarda “özgür medya” lafı çok komik ve kara mizahtan başka bir şey değildir.

Susturulmaya çalışılan medyanın(Zaman ve diğerleri.) ağzından “özgür medya” lafı hiç düşmüyor. Kampanyalar düzenleniyor, görsel ve sesli basında cıngıllar dönüyor.

2007 yılında Ergenekon, Balyoz, Sarıkız ve Ayışığı gibi açık, kapalı soruşturma ve yargılama dönemlerinde özgür medyadan dem vuranların mevcut iktidarla aşık atarak nasıl paslaştıklarını unutmadık.

Tıpkı,28 Şubat Post Modern darbe öncesi ve sonrası, dönemin güçleriyle paslaşarak toplumu maddi ve manevi gericiliğin kollarına hapseden, şimdi baskı altına alınmaya çalışılan muhalif medyası o günlerin namdar “kartel” medyasını unutmadığımız gibi..

Normalleşmek istiyorsak ve herkese eşit mesafede yer alan devleti oluşturacaksak, eşit, özgür ve hesap verebildiği bir ülkede  yaşamayı arzuluyorsak vakit kaybetmeden savaş baltalarımızı gömüp, bir araya gelmeli ve tek yumruk olmalıyız.

Yanlışları sınıflandırarak, mazeretler üreterek yanlışa durulan yerde mazlum ve zalim ancak rol değiştirebilir.

Temizliğe kendimizden başlamalıyız. Şeffaf ve öngörülebilir bir hayat için.

Mesela, içimizde ve etrafımızda bulunan İrlandalıları teşhir etmekle işe başlayabiliriz.

İşimiz çok, yolumuz uzun. Vakit kaybına tahammülümüz yok.

Kirlenmişlik çok fazla, temizlenmesi birkaç kuşak alacak.

İnsan özgür olursa; sanat, bilim, düşünce ve a1a2a3a4a5ne kadar güzellik varsa prangalarından kurtulacaktır. Medya da dahil..

“Bağımsız medya ancak üretim araçlarının devlet tarafından kontrol edilmemesiyle ortaya çıkar. “ Ludwig von Mises (Filozof,Avusturya)

salihyazar@gmail.com