samiavci @ ybhaber.com

Tarım, üstü açık bir fabrikadır ve bir takım risklerin etkisi altındadır. Bu riskler doğal, ekonomik ve sosyal  boyutlu olup bir işletmede mal ve can güvenliğini tehdit edici, hatta yok edici özellikler göstermektedir.

 

Tarımda teknik önlemlerle önlenmesi mümkün olmayan risklerin sık görülmesi, genellikle gelir düzeyi düşük çiftçileri bazı yıllar  çok zor duruma düşürmekte;  tarımsal yapılarını iyileştirici ve geleceğe yönelik üretimlerini arttırıcı çabalarını olumsuz etkilemektedir. Gelişmiş ve gelişmekte olan birçok ülkede olduğu gibi, tarım sigortaları uygulaması ile bu felaketlerin neden olduğu zararlar önlenebilmektedir.

 

Tarımsal üretimde doğal risklerin başında dolu, don, yangın, kuraklık, fırtına ve  sel felaketi gelmektedir. Teknolojide meydana gelen gelişmelere karşın, bu risklerin  yaratacağı hasarları tamamen önlemek  mümkün olmamaktadır. Bu nedenle sigorta, girişimcinin güvencesi olmaktadır Başka bir deyişle, tarım sigortaları, tarımda koruyucu teknik önlemler yeterli olmadığında, risk ve belirsizlikler nedeniyle oluşacak zararı karşılamaya yönelik bir güvenceyi oluşturmaktadır.

 

Tarım  sigortalarının   geliştirilmek   istenmesinin   nedenleri   şöyle  sıralanabilir

 

 (2, s.258): (a) Büyüklüğü tahmin edilemeyen risklerin oluşturduğu kayıpların sözleşme koşulları çerçevesinde tazmini ve böylelikle üretici gelirlerinde istikrar sağlamak; (b) Üreticinin yatırımlara yönelmesi ve teknoloji kullanımının özendirilmesi yolunda sigortayı bir araç olarak kullanmak; (c) Karşılıklı yardımlaşmaya dayalı bir organizasyon olması nedeniyle toplumsal gelişmeye katkıda bulunmak; (d)  Sigorta primleri ile diğer kesimlere finansman olanakları yaratmak.

 

Türkiye gerek bitkisel üretim ve gerekse hayvansal üretim yönünden büyük bir potansiyele sahip olmasına karşın, tarımsal üretimini çeşitli nedenlere bağlı olarak arzu edilen düzeye çıkaramamıştır. Üretimin büyük ölçüde doğal koşullara bağlı olması, ürün veriminde ve üretici gelirlerinde dalgalanmalara  yol açmaktadır.

 

   Bununla birlikte, sigorta uygulamaları ile ülkemizin giderek büyüyen tarımsal sorunlarını (tarım işletmelerimizin büyük bir kısmı küçük ve orta ölçekli, risklere karşı zayıf, gelirleri ve yatırım harcamaları  yetersiz vb.) çözmek olanaklı değildir. Ancak, sigorta önlemleri, tarımsal yapı,  destekleme, girdi ve ürün pazarlama politikalarıyla ve diğer sosyal önlemlerle bütünleştirildiği  ölçüde ülkemiz tarımının sorunlarının çözümünde etkili olabilir. 

 

 

TÜRKİYE’DE TARIM SİGORTASI UYGULAMALARI

 

 

   Sigorta kapsamına insanların iradeleri dışında gerçekleşen, olması muhtemel ve oluşma tarihi belirli olmayan bütün riskler alınabilirse de, uygulamalar öncelikle en önemli risklerden başlatılmaktadır .

 

   Türkiye’de bitkisel üretimi etkileyen  en önemli meteorolojik riskler; dolu, don, kuraklık ve sel veya aşırı yağışlardır. Ayrıca, ülkemizde bakteriyel, fungal ve  viral bitki hastalıkları ve zararlılarının neden olduğu ürün kaybının ortalama %35 olduğu da belirtilmektedir. Hayvancılıkta ise birçok bulaşıcı hastalık, hayvan sağlığını ve verimini olumsuz etkileyerek ekonomik kayıplara neden olmakta; hayvancılığın büyük ölçüde meraya dayalı olması hastalıklarla mücadelede zorluklar yaratmaktadır.

 

   Ülkemizde Tarım ve Köyişleri Bakanlığı (TKB) Koruma Kontrol Genel Müdürlüğü, bitki ve hayvan hastalık ve zararlılarını kontrol etmekte, olası zararlara karşı önlem almak ve bunların etkilerini ortadan kaldırmakla görevlidir. Sözü  edilen kurum bir yandan doğrudan mücadele programları hazırlayıp uygularken, diğer yandan doğal afetlerden zarar gören çiftçilere tohumluk dağıtmakta ve bazı hastalıklardan hayvanının öldüğünü belgelendiren üreticilere ölüm günündeki pazar değerinin %50-75’ini zarar karşılığı olarak ödemektedir. Tohumluk yardımı ve hayvan ölümlerinde ödenen tazminat, 5254 sayılı Muhtaç Çiftçilere Ödünç Tohumluk Dağıtılması Hakkında Yasa (çiftçilerin tohumluk yardımı alabilmeleri için ekili alanlarının %40 ve daha fazla hasar görmesini ve tohum bedelini ertesi yıl ödemesi ni öngörmekte), 1234 sayılı Hayvan Sağlık Zabıtası Yasası  (genelde brucella, veba, tuberküloz ve ruam gibi hastalıklardan ölen veya öldürülen hayvanlar için devletçe tazminat ödenmesini öngörmekte) ve 2090 sayılı Tabii Afetlerden Zarar Gören Çiftçilere Yapılacak Yardımlar Hakkındaki Yasa (TKB’nin 1983’de reorganizasyonu sonucu uygulanamamıştır)  çerçevesinde yapılmaktadır. Ayrıca T.C. Ziraat Bankası, doğal afetlerden zarar gören çiftçilerin kredi borç faizlerini silmekte ve kısa vadeli kredi borçlarını konsolide etmektedir.

 

   Gelişmiş ülkelerde  tarıma yapılan mali yardımların sakıncalarının görülmüş ve bu uygulamalardan ülke düzeyinde tarımsal sigorta uygulamaları yaygınlaştırılarak vazgeçilmiştir. Ülkemizde de örneğin 5254 sayılı yasaya göre, çiftçilere üretim güçlerinin korunabilmesi için , ertesi yıl ekimde kullanılmak üzere tohumluk yardımı yapılmakta,  dağıtılan tohumluk bazı ürünlerle (buğday, arpa, ve ayçiçeği)  sınırlı kalmakta; doğal afetlerden zarar gören diğer üretim girdileri (el emeği, gübreleme, ilaçlama, sulama vb.)  için yapılan yatırımlar dikkate alınmamakta; yapılan hasar tespitleri genellikle konu uzmanları yerine, teknisyenlerce ve objektiflikten uzak bir biçimde yapılmaktadır. Tarım sigortaları uygulamaları diğer ülkelerde olduğu gibi ülkemizde de dolu sigortaları ile başlamış; bugün açık alanda ve örtü altındaki ürünler için dolu ve dona ek olarak yangın sigortaları yapılmaktadır.

 

Çiftçinin sigortaya güvenini sağlamak amacıyla konuya duyarlı kişi ve kuruluşlarca 1995 yılında kurulan Tarım Sigortaları Vakfı (TSV), konu uzmanı tarımcıları yörelerindeki dolu hasar tespit teknikleri konusunda eğiterek eksper olarak görevlendirmekte; dolu sigortaları hasar tespitlerini ülke genelinde tarafsız ve bağımsız biçimde yürütmeye çalışmaktadır.  Böylelikle, hasar konusunda sigorta şirketleri arasındaki rekabet önlenerek gerçek hasar oranları verilmekte ve elde edilen veriler her yıl yeni prim fiyatlarının belirlenmesine ışık tutmaktadır.

 

Hazine Müsteşarlığınca hazırlanan “Tarım Sigortalarının Teşviki Hakkında Kanun Tasarısı”,  önceleri çiftçinin bitkisel ürünleri ile çiftlik hayvanlarını içerirken, son şeklinde çiftçinin tüm mallarını içine almıştır. Özellikle son deprem afetleri nedeniyle tarım sigortalarına, bitkisel ürünler ve çiftlik hayvanlarının yanı sıra makineleri ve barınakları da  içine alan yeni bir yorum  getirilmiştir. Yasa’nın devreye girmesiyle, doğal afetlere devlet destekli sigorta güvencesi verilebilecek ve bu devlete % 50’lere varan bir prim sübvansiyon yükü getirecektir. Bugün için dolu, don, sera, kuraklık, fırtına, yangın  risklerinin tamamına karşı ürün bedelinin %6-8 arasında bir değerde prim ödeneceği dikkate alınarak, devletin bitkisel üretim değerinin %3.5-4’ünü sübvanse etmesiyle doğal afetlere karşı devlet destekli tarım sigortasının gerçekleşebileceği ifade edilmektedir.

 

Ayrıca, söz konusu yasa tasarısının uygulanmasından önce, dolunun dışındaki risklerle ilgili projelerin başlayacağı; örneğin son 6 yıldır Manisa ilinde üzümlerde doluya ek olarak uygulanan don sigortasının önümüzdeki yıllarda Malatya’da kaysıyı, Antalya’da muzu, Fethiye’de portakalı, Karadeniz’de  fındık ve çayı da kapsayacağı ve Yasa’nın uygulamaya  girmesiyle de, ürünlerin tamamının tüm risklere karşı  sigortalarının yaygınlaştırılacağı belirtilmektedir.

 

Hayvancılık sigortaları genellikle hayvan ölümleri (adi ve bulaşıcı ve hastalıklar, kaza, yangın, zehirlenmeler, don, fırtına, deprem, sel gibi doğal afetler sonucu ölümler) ve zorunlu kesimler için tazminat ödemeyi öngörmektedir (3285 Sayılı Yasa gereği ihbari mevcut hastalıklar devletçe tazminat ödemeyi gerektirdiğinden, bu hastalıklar sonucu ölümler sigorta kapsamı dışındadır).

 

Çiftlik hayvanları (büyükbaş ve küçükbaş hayvanlar, kümes hayvanları, su ürünleri ve diğer hayvanlar) sigorta kapsamındadır. Mevcut sigortalı hayvanları da kredi ile ithal edilen veya yetiştirici kooperatiflerine ait hayvanlar oluşturmaktadır.

 

Sigorta primleri üreticiye yüksek gelmektedir (Örneğin,  büyükbaş hayvanların değerinin %5-6’sı  sigorta primi  olarak ödenmekte).  Sigorta yaptıranlar da genelde riski büyük olanlardır. Diğer yandan, bütün üreticilerin iyi ya da kötü riskine tek fiyat uygulaması yapılmaktadır.

 

TSV, “Hayvan Hayat Sigortaları Çalışma Esasları”nı belirlemiş ve bunu sigorta şirketlerinin tamamını içine alan bir sözleşme haline getirmiştir. Sigortalama işleminde (risk kabulü ve hasar tespiti) veteriner hekimler görev almaktadır.  İleriki yıllarda veteriner hekimler zooteknistlerle birlikte hayvan ve işletme bazında risk analizi  yapıp riske göre fiyatlandırma (sabit ve yüksek fiyat yerine, iyi riske düşük sigorta primi, kötü riske yüksek sigorta primi ) işlerini üstlenebileceklerdir.

 

   Gelişmiş ülkelerde olduğu gibi salgın hastalıkların da teminat altına  alınması, hayvan yetiştiricilerinin geniş kapsamlı bir sigorta güvencesine kavuşturulabilmesi için devlet, üretici birlikleri ve sigorta şirketleri arasında bir koordinasyonun kurulması yeni yasa taslağında yer almıştır. Devletin desteği, hayvan yetiştiricisinin ödeyeceği sigorta primine katkıda bulunacak bir sistemin kurulup işletilmesiyle gerçekleşecektir.

 

Söz konusu sistemin sağlıklı işlemesi ve başarısı ise öncelikle hayvancılık sektörünün alt yapısının geliştirilmesine bağlıdır.

 

 

SONUÇ 

  

 

Ülkemizde çiftçiler, malları doğal afetlerden zarar gördüğünde,  genellikle tarım sigortası olmadığından, devletten doğrudan yardım almaktadır. Doğal olaylar ile hastalık ve zararlıların tarımda neden olduğu hasarların üreticiler üzerindeki etkilerini azaltmaya yönelik yasal düzenlemeler ise tarım sigortalarının benimsenmesini ve yayılmasını olumsuz etkilemektedir.

 

   Gelişmiş ülkelerde, doğal olayların felakete dönüşmesini engelleyici bir araç olan tarım sigortası, küçük üreticilerin üretim güçlerinin korunması ve üretimin sürekliliğinin sağlanması için yeterli görülmektedir.

 

Ancak, sigorta önlemlerinin Ülkemiz tarımının sorunlarının çözümünde etkili olabilmesi, tarımsal yapı,  destekleme, girdi ve ürün pazarlama politikalarıyla ve diğer sosyal önlemlerle uyumlu bir şekilde bütünleştirilmesine bağlıdır.

 

   Çağdaş bir toplum olabilmek için, çiftçinin  malını (bitkisel üretimi, hayvanları, makineleri, tesis ve barınakları vb.) ve canını (kendisi, ailesi ve çalışanlar) güvenceye alan bir sistemin kurulması zorunludur.

 

 

TARIM