salihyazar @ ybhaber.com

Yaralı, hastalıklı ve karışık bilinç rutin hayatımızdan tutunda, siyasette, sanatta, bilimde, teknolojide, dini ve ahlaki değerlerin oluşmasında yani hayatın her alanında kendini çeşitli şekil ve formatlarda gösterir.

Özellikle geri kalmış ve üçüncü dünya ülkelerinde yaralı bilincin yol açtığı olaylar, olgular çok görülür.

Bu yazıda yaralı bilincin ve bilincimizin tezahürlerine dair gözlemlerimi sizlerle paylaşmaya çalışacağım.

Gözlemlerim, hayatın farklı alanlarında ortaya çıkan örneklerden oluşmaktadır.

Yaralı bilinç: Türkiye’de Hukuk: Roboski ile ilgili yazı yazdığı için Ahmet Altan’a hapis cezasıdır.

44 gün boyunca zihinsel engelli bir kıza tecavüz edenleri serbest bırakmaktır.

Protesto hakkını kullanan eylemcilere pala ile saldıran saldırganı serbest bırakmaktır.

 Olgunlaşmadan kabuğunu kırarak yumurtadan çıkmaya çalışan civcivin başına gelenleri bilirsiniz. Dış politika akilleri yüzünden bizim başımıza gelmeyen kalmadı. Alay konusu olduk.

İçeride demokrasinin olmazsa olmazı olan “Hukukun Üstünlüğü” nü inşa etmeden, bölgede güç gösterisi yapmaya kalkmak yaralı bilincin tezahürüdür.

Sağlıklı bilinç, sağlıklı toplumlarda olur. Sistemin işleyişi, bilincinizle doğrudan ilintilidir.

Modern dünya ile bu anlamda aramızdaki birkaç fark;

İnsan yüreğini sızlatan olaylar yaşandığında, medya olayı halkı bilgilendirmek için manşetten verir. Günlerce yapılan haberlerle toplumda farkındalık ve duyarlılık oluşturulur.

Bizde, iç sayfalarda ve kerhen haber akışının sonlarında yer alır. Medya, iktidarı üzmeme ve nemalanma kaygısıyla işini yapar. Suya sabuna dokunmayan haberleri manşetten vererek gündem belirler.

Basın ve medya araçları ikbal aletleridir.

Paranoyak eğitimden geçen toplumlarda, en ufak kıvılcımda bireyler kontrolden çıkar. Büyük acılara neden olur.

Yabancıları misyonerlikle suçlayan yaralı bilinç, başka ülkelerde sürdürdüğü faaliyetlilerine kutsal davaya hizmet aşkı diyerek sahip çıkar.

Doğru düzdür, eğip bükmeye kalkarsanız önce sizi yaralar.

Bir dönem “28 Şubat Post Modern Darbe” sonrası küçük bir azınlık da olsa tepki veren onurlu üniversite hocaları çalıştıkları kurum tarafından çeşitli şekillerde cezalandırılmışlardı.

Şimdi gezi eylemlerine katılan ve destek veren hocalara kurumları tarafından aynı şekilde  çeşitli mobbingler uygulanmaktadır.  

Sürek Cadı Avı mantığında değişen bir şey yok. Cezalandırıcılar değişiyor, cezalandırılanlar hep aynı.

Yukarıda sihirli değnek var. Gelenlere dokunarak kendisine benzetiyor. Değişen bir şey olmuyor. Mantık hep aynı yerde varlığını sürdürüyor. Kurucu zihniyet hastalıklı olunca her gelen koca bir hüsrandır.

Dünyada yaşanan fiili İslam’ın Müslümanlar tarafından Kur’an, Hadisler ve Siyerin ışığında oturup gözden geçirilmesi gerekir. Böylece İslam dinine hastalıklı bilinçler tarafından sokulmuş birçok yanlıştan kurtulmuş ve arınmış oluruz.

Yaralı bilincin İslam ülkelerindeki keyfi idareleri, modern dünyada din faşizmi algısına yol açmaktadır.

Mevcut İslami  hayat tarzı, tutum ve davranış biçimi İslam, Kur’an ve peygambere olan düşmanlık duygularını artırmaktan başka bir işe yaramamaktadır.

Yavuz Baydar, Newyork Times’a yazdığı makale üzerine Sabah gazetesindeki işinden oldu. Bakalım sırada kimler var. Yavuz Baydar, referandumda “yetmez ama evet” derken yaralı bilinç için “in” di, şimdi ”out” oldu.

Topraklarımızda yaşamış milletlerden kalan yadigârları yok ederken, başka diyarlarda kendi ecdadınızdan kalan yadigârlar yok ediliyor ve kıyım yapılıyor diye feryat edemezsiniz.

Tutarsız ve samimiyetsiz tavrınız yaralı bilincin tezahürü olarak algılanıyor. Tabii ki kimsenin umurunda olmuyor, bıyık altından hastalıklı ruh halinize gülüyorlar.

Mirasyediler gibi, bu topraklarda var olan tarihi mirası kentsel dönüşüm cinnetine kurban ederken aklınız neredeydi sorarlar size.

Son dönem moda; İslami ruhbanlık. Piyasada “türedi” o kadar çok din adamı (Bana göre “Din Taciri”) hortladı ki.Din adamı enflasyonu patladı.

Kendilerini Allah’ın vekili ilan ediyorlar, Allah (C.C.) adına konuşuyorlar.

İşleri güçleri halkın en hassas duygularını istismar etmek ve nemalanmaktır.

Yaralı bilinç, tehlikeli bir gidiştir. Zaman kaybetmeden silkinip, işin kaynağına dönmeliyiz. İşin kaynağı insandır. İnsana rağmen bir şey gerçekleşmez.

Yakalandığımız “en iyisini ben bilirim” hastalıklı bilinçten kurtulmalıyız.

salihyazar@gmail.com

www.ybhaber.com