salihyazar @ ybhaber.com

 

Yeni ve köklü değişiklikler sonucu yapmam gereken işlerimin motivasyonu sağlayamama endişesinden dolayı uzun zamandır yazamadım.

Öğretmenlikten emekli olduktan sonra şizofren şekilde değişen ülke gündeminden uzaklaşarak birazcık da kendimi dinlemek istedim.

Hayattan ölünceye kadar emekli olunamayacağına göre bir şeyleri karalamaya mutlaka devam etmeli insan.
Artık ne söylenir, yazılır bilemiyorum. Geriye doğru saran ülkede yeni şeyleri söyleyememek üzüyor.

Doğrusu bundan sonra yazabildiğim sürece hayata baktığım yerden öznel deneyimlerimi elbette itirazlarımla birlikte sizlerle paylaşmaya devam edeceğim.

Hayattaki şaşkınlıklarımızın nedeni; gerçekçi gözle bakmadan, keyfi ve duygusal yaklaşımımızdır.

Gogol’un unutulmaz kitabı, ‘Bir Delinin Hatıra Defteri’nde en sevdiğim unsurlar; kitabın karakterleri ve sıra dışı olaylarıdır.

Kitapta adaletsiz dünya bir delinin yaşadıklarıyla anlatılmıştır.

Haksızlıklara boyun eğme özelliği olan fakir insanlar ile sesini yükseltme hakkı olan makam ve mevkii sahibi insanların olduğu dünyayı Gogol çok güzel bir şekilde eleştirmiştir.

Kitabın dili yalın ve sade, öykülerdeki olaylar ise çarpıcı ve heyecan dolu.

İnsanlara ve olaylarla ilgili yanlış bakış açımızı değiştirmek ve adalet süzgecinden geçirerek kendimizi sorgulamak için mutlaka okunması gereken bir başyapıttır.

Bizler de tıpkı kitapta olduğu gibi bir delinin ve hastanın heva ve heveslerini tatmin etmekle uğraşan bahtsız memleketin bahtsız vatandaşlarıyız.

Deli, sabah akşam, yedi yirmi dört o günkü ruh haline, keyfine, çıkarına ve durumuna göre hastalıklı, şizoid ve paranoyak işlere girişiyor.

Çapsızlar onun  peşinde koşturarak temizlemeye ve kendi g.. kurtarmaya çalışıyor.

Üç beş yıl Kürt açılımı, üç beş yıl yeni anayasa, üç beş yıl barış, üç beş yıl Balyoz ve Ergenekon yargılanmaları süreci derken kafasındaki düzeni bir bir gerçekleştiriyor.

Gündem taktiği ısrarla tutmaya devam ediyor.

Hepimiz, büyüyen yangının bizi yakacağını bile bile sıranın bize gelmesini bekleyerek seyrediyoruz.

İnsanların içine nifak ve ayrışmayı sokmak için seferber oldular.

Amaç, oluşturulmaya çalışılan sapkın din oligarşisini tamamlamaktır.

Sürekli ortada bize kutsal bir hedef, amaç ve dava modeli gösteriliyor.Geleceğe ait bir tane mucize gösteremiyorlar. Ütopyalarının olağanüstülüğü cımbızlanmış, makaslanmış geçmiş hayatlar, olaylar üzerinden topluma pazarlanıyor.

Sorgulamaya kalktın mı film kopuyor. Biat yoksa  zulme hazır ol. Asılacak kurbansın artık.

Sapkın inanç sistemlerini sorguladığın için aklını, vicdanını sınırlamaya kalkarak korkutmaya ve kendi içi yüzlerini örtbas etmeye çalışıyorlar.

Bir zamanlar Evren mescidi kapatın diyordu hemen kapatılıyordu. Şimdi mescidi açın diyor hemen açılıyor.
Ne fark var aralarında?
Hiç...
Emir demiri kesiyor.
Korku her tarafa sindikten sonra insanların cılız, şekilsiz karakterlerinin ipoteği çok kolaydır.
Biri cuntacı, diğeri....
Seçimle geldi..
Bir kere seçimle geldi ve bir daha asla gitmedi.
Üç kuşak onunla büyüdü.
Daha ne kadar sürer, bilinmiyor.
Tek tesellimiz, cuntanın başı bir yerden sonra bırakıp gitti.


Karamsarlık ve umutsuzluk ise seçimle gelen ülkeyi çiftliğe bizleri de hayvanlara dönüştürmeye çalışmasıdır. Başardı da. İki kişiden biri artık bilinç olarak kayıptır.
Şimdilik..

Hedef herkesin hayvana dönüştürülmesidir. Çok uzak değil, gerçekleşmesine ramak kaldı.
Bir osuruk kokusu kadar mesafesi ve zamanı var.

Bir delinin iki dudağı arasına sıkıştırılan adalet her zaman topluma acı,keder,hüsran yaşatmıştır..Hukuk, şüpheli akla ve vicdana  teslim edilemez.

Hukukun üstünlüğüne dayalı, herkese eşit mesafede devlet anlayışını sağlayan anayasal sistem ancak gerçek adaleti sağlayabilir.

Asım'ın neslinden sürekli dem vuran acaba şairin haksız düzene başkaldırı anlatan diğer şiirlerini okumuş mudur?

Kutsal kitap istismarcılarının inşa ettiği ve dayattığı din anlayışı, dinin terörün kaynağı olarak görülmesine neden oluyor.

Ve seküler dünya sorgulayan akılla hızla ‘Deizm’e doğru kayıyor.

"İnsanlık, tanrıları kendi yansımasından yaratırken yalnızca suretini değil, kendi yaşam tarzını da göz önünde tutar. " Aristoteles

salihyazar@ybhaber.com