deniz-ozd36 @ hotmail.com

   Son zamanlarda sosyal medya ve televizyon ekranlarında konusunu açıklamaya  haya ettiğimiz, hiç bir insanın yapamayacağı olaylara tanık olmaktayız. İnsanların insanlıktan çıktığı şu zamanda  akıllara dahi gelmeyen çirkeflikler yapmaktadır. İslam hayat sahasında olmadığından dolayı, insanlık, insan  konumunu koruyamamaktadır.  İslam’dan uzaklaşan insanlar, hayvanların  dahi yapamadığı vahşiliklere baş vurmaktadır.
 
     Toplumun sorumluluğundan mesul   olan yöneticiler ise    bu  çirkin saldırıları ve kötü gidişatı  algılar üzerinden  yönetmektedir. Yöneticiler bu olayları işleyenlerin en şiddetli şekilde cezalandırılacağını açıklayıp, üzerlerindeki mesuliyeti atmayı istemektedir. Bu tür olayların sorumluluğu yüzeysel  yaklaşımlar ile çözülemediğini herkesin malumudur. Yöneticiler toplumun her ferdin huzurundan  sorumludur. Bu sorumluluk ahirette onlardan sorulacaktır.
 
  Mağdur olanların hiç birisi bu cezalardan memnun değildir. İnsanlar sokakta yürürken, evinde beklerken   her an  başına bir şey gelecekmiş diye  beklemektedir. Hiç kimse  güven ve huzur içinde yaşayamamaktadır. Alınan her tedbir, toplumda başka yaraların çıkmasına sebep olmaktadır. İslam nizamın olmadığı bu düzen, insanların her gün başlarına bir şeyler gelecek kaygısı  ile yaşamaktadır. Hiçbir  vahşi ve katliyam içeren olayların çözülemediği, hatta daha vahşi bir şekilde büyüdüğüne her geçen gün şahit olmaktayız.
 
   Demokrasi sistemiyle başa geçenlerin ilk söyledikleri  bu  kötü gidişatı durduracağını sözünü vererek  başa geçtiler.  Sonrasında başa geldiklerinde  yaptıkları  çözüm, insanlığı bir çıkmaza sokmuştur.  Bunların yaptıkları en iyi iş algıları yönetmek olmuştur. Bu tür vahşice olayların önüne geçmek için  çıkardıkları kanunlar hiçbir şekilde işe yaramamıştır ve çözümü sağlayamamıştır.
 
  Bu  tür sapkınlıkların ilerlemesinin tek sorumlusu mevcut sistemdir.  Hazırda bulunan  muhafazakar kesimde, kurulu   sisteme destek verip, makamı, rahatı bozulmaması için  susmaktadır. Bu düzen yüzünden biriktirdiği malına zarar gelir diye kafalarını kuma gömmekteler. Menfaatlerine zarar gelebilir diye her şeye kafa sallamaktadırlar.
 
  Hakkı ve doğru söyleyenler ise her zaman sistemin hışmına uğramıştır. Hepsine ceza ve güç uygulanmıştır. Hakkı söyleyenlerin kaderi bu yolda çile çekmek olmuştur. 
 
  Toplumun alimlerini içeri atarak hiçbir zaman toplumun refahını bekleyemezsiniz. İnsanlığın  haya ettiği cürümleri dile getirip ve köklü çözümü sunanları, susturmak için her zaman baskılar uygulanmıştır.  Toplumdan dışlanmak istenmiştir. Oysa onlar toplum içerisinde sayılan, sevilen insanlar olmuştur.
 
   Sistemin  çürüklüğü artık günyüzü gibi ortaya çıkmıştır. Son zamanda kadına şiddet, tecavüz ve burada sayamadığım bir sürü olaylar  başını almış gitmektedir.  Bu tür vahşi  olayların önüne geçmek imkansızdır. Dünya  bir bataklığa doğru gitmektedir.
 
   Bu zamanda Hilafet devletinin yıkılışının   hicri yüzüncü yılına şahit olmaktayız. Sistem kendi eliyle her ne kadar Hilafeti sistemini  kötülemek istese de, artık her evde Hilafet sistemi konuşulmaktadır. Zaman geçtikçe mevcutta bulunan  yasalar Müslüman halkı kalkındıramamıştır. Her zaman çıkarılan yeni kanunlar ile, düştükleri bataklığa, daha fazla batmaktalar. 
 
  Güneşin o aydınlığını saçmasına kimse engel olamayacaktır. Bütün dünya ayağa kalksa da. Hilafette o güneş gibidir. O aydınlığını ve sıcaklığını insanların üzerinde hissettirecektir. Bu kaçınılmaz bir sondur. Çünkü demokrasi sistemi çökmüştür. Artık son zamanını yaşamaktadır. Çünkü artık insanlar her geçen gün zulme ve eziyetlere maruz kalmaktadır. İnsanlar bu kurulu düzenin yaptıklarına daha fazla katlanamayacaktır.