Kamuoyu, diyanete sızmayı başaran bir cemaatin varlığını biliyordu ama bu cemaatin bu hutbeyi hazırlayacak ve 76 milyonluk Türkiye'yi bu derece yanlış yönlendirecek kadar etkinleştiğini, belki de hiç bu kadar net fark etmemişti.
 
İslam Coğrafyası'nda olup bitenlere yabancı olduğu her harfinden belli kalemlerin hazırladığı Diyanet'in Cuma Hutbesi, kurumun tarihine geçecek bir skandal olarak nitelendirilebilir. 
 
"ALLAH YOK BEŞAR ESED İLAHINIZDIR!" diyenlerle KARDEŞMİŞİZ!
 
Zira hutbede, Suriye'de "Allah yok Esad İlahımızdır!" diyen Beşar Esad yanlıları, 'Kardeşlerimiz' olarak lanse ediliyor ve Özgür Suriye Ordusu mücahitlerinin 'Allahu Ekber' nidaları kınanıyor. Sözde Tekbir getirmenin esasını tavzih ve tashih maksadıyla yazılan skandal hutbe, bununla da bitmiyor.
 
MISIR'DA ALLAHUEKBER DİYEREK SALDIRAN KİM?
 
Yetmiyor, Mısır'da seçilmiş Başbakanı devirerek katliam yapan Darbeciler de algısal operasyonda yerini almış, 60 derece sıcakta tercih ve iradesinin arkasında duran halkın "Allahu Ekber" denilmesi, yine eleştiriliyor.
 
DİYANET'İN HÜKÜMETE CUMA HAMLESİ Mİ?
 
DİB'in hazırladığı Tekbire Karşı Cuma Hutbesi hutbe, metne kurnazca gömülmüş unsurlar dikkatle incelendiğinde, AK Parti'nin net bir biçimde desteklediği Suriye ve Mısır Direnişleri'ni 'küçük siyasi emel' olarak tanımlaması ile çok farklı bir tabloyu önümüze koyuyor.
 
Zira, Dünyada Müslümanların sömürülmesine ve öldürülmesine karşı mücadele veren tüm mücahidler gibi Afganistan, Çeçenistan ve Filistin'deki direnişçiler de Allahu Ekber nidalarıyla Amerika Birleşik Devletleri'nin ve İsrail'in askerlerine ve diğer Emperyalist unsurlara karşı savaşıyorlardı. 
 
Ancak Diyanet İşleri Başkanlığı, şimdiye kadar böyle bir hutbe hazırlamış değildi.
 
İşte sorulması gereken soru şimdi şu:
 
Bunca sene İslam cephelerinde ve müslümanlar arasında Tekbir getirilmesini eleştirmeyen Diyanet, neden tam da Hükümetin Suriye ve Mısır'da halkı ve direnişi desteklediği ve CHP ve MHP tarafından umarsızca eleştirildiği bir zamanda çıkıp "Allah'ın büyüklüğünü küçük emellerimizde kullandığımız sürece, nasıl kurtuluş umabiliriz" gibi bir duygu sömürüsüne kalkışıyor?
 
DİYANETTE NELER OLUYOR?
 
Diyanet İşleri Başkanlığı, son senelerde özellikle bir cemaatin yoğun sızma operasyonuna maruz kaldı. Kurumun tüm birimlerine sızan bu klik, her alanda kendi din ve dünya görüşünü kuruma ve dolayısıyla 1000'lerce camiye, müftülüklere ve kurslara dayatıyor. İstihbarat birimlerinin raporlarında da kurumdaki bu gözle görülür operasyona işaret ediliyor ancak kurumun faaliyet alanının siyasî çekişmelerin yanında çok önemli görülmemesinden dolayı 'hükümet ile bu cemaat arasında bir sıkıntı da burada çıkmasın, sabredelim' düşüncesiyle, cemaatin faaliyetlerine göz yumuluyor.
 
Sonuçta ortaya çıkan rezalet ise, AA muhabirinin Diyanetten aldığı bilgiye göre, şimdilik bu hutbe oluyor:
 
Diyanet İşleri Başkanlığı, yarınki cuma hutbesinde, "son yıllarda İslam coğrafyasından semaya yükselen tekbirler bizim bildiğimiz tekbirler değildir" ifadeleriyle "tekbir" konusunu işleyecek.
 
AA muhabirinin Diyanet İşleri Başkanlığı yetkililerinden aldığı bilgiye göre, cuma hutbesinde, hayatın her döneminde yer alan tekbirin, Allah'ın emri ve O'nu yüceltmek olduğu vurgulanacak.
 
Tekbirin, "Allah'ı acizlikten, noksanlıktan, şirkten, O'na layık olmayan tüm sıfatlardan tenzih etmek" olduğu belirtilecek hutbede, "O'nunla ilgili her şeyi nefsi isteklerine üstün tutmaktır. Tekbir, kalbi masivadan arındırmaktır, Allah'ı yüceltirken kendi acziyetini tatmaktır. Tekbir, yeryüzündeki büyüklenmeleri, kibirlenmeleri, böbürlenmeleri reddetmektir" ifadeleri yer alacak.
 
Ezanların da Allahu ekber diyerek başladığı, tekbir sesinin, Müslümanların içinde bulunmaması gereken yerlerde ve durumlarda da duyulduğu belirtilecek hutbede şu "Müslüman muhayyilenin bugün tekbir sesini hayal edemeyeceği yerler de var. Ne üzücüdür ki son yıllarda İslam coğrafyasından semaya yükselen tekbirler bizim bildiğimiz tekbirler değildir. Bağdat'ın sokaklarında, Şam'ın çıkmazlarında, Nil nehrinin kıyılarında kardeşin kardeşi öldürürken Allahu ekber demesi ne hazindir. Bebeklerin kulaklarına okunan tekbirin, artık onlar katledilirken duyulmaya başlanması ne büyük bir hüsrandır" değerlendirmesi yapılacak.
 
"Bir insanı öldürmenin bütün insanlığı öldürmek olduğunu öğütleyen bir dine mensup kişilerin birilerini öldürürken en yüce kelimeyi ağızlarına almalarının çok hazin bir durum" olduğuna dikkat çekilecek hutbe şöyle:
 
"Tekbiri bir katlin, tekbiri siyasi bir emelin, tekbiri bir suistimalin, tekbiri bir ticaretin sloganı haline getiren Müslümanların hayye'ale'l-felah (haydi kurtuluşa) çağrısına mazhar olmalarını ne kadar bekleyebiliriz.Allah'ın büyüklüğünü küçük emellerimizde kullandığımız sürece, nasıl kurtuluş umabiliriz.Allah'ın zulme razı olmayacağını bile bile, O'nun adını hayal edilemeyecek yerlerde tekbirlerle dillendirmek, İslam'a karşı işlenen ne büyük bir cinayettir."
 
Kaynak: AA