Türkiye’de Yargılamalar “Toptan ve Götürü” Usulle Yapılır Hale Gelmiştir….

Silivri yargılamalarının ortaya çıkardığı gerçek şudur; bu yargılamaları yapan Mahkemeler, çağdaş hukuk anlamında “tarafsız ve bağımsız mahkemeler” niteliğinde değildir. Bu Mahkemeler, yaşanmakta olan siyasi konjonktüre uygun olarak ve “Vücut Diliyle” hareket eden Şekli Mahkemeler niteliğinde olan Mahkemelerdir.

Bu mahkemeler, Devlet içindeki Parti ve Cemaat örgütlenmesi sonucunda elde ettikleri güçlerini ve mevzilerini kaybetmeme duygusuyla ve “rövanş, husumet ve intikam” yaklaşımıyla hareket eder hale gelmişlerdir.
Kolluk gücünün yürüttüğü soruşturmaya tâbi olarak yargılama yapan bu Mahkemeler, Kolluk gücünün yasa dışı yöntemlerle hazırladığı ve insan gücünü aşan klasörler dolusu dosyaların altında kalmışlar, yargılama yapamaz hale gelmişlerdir. Savcılar mütalaa veremez ya da vereceği mütalaanın hukuk dışılığını ve gerçeğe aykırılığını bildiğinden mütalaa hazırlayamaz hale gelmiştir. 

Mahkemeler ; kurgularını ve peşin yargılarını aşan deliller ve gerçekler karşısında ;, ceza usulünün âmir hükümlerini , savunma hukukunun evrensel değerlerini ayaklar altına alan uygulamalar içine girmekten kaçınmaz hale gelmişlerdir. TÜBİTAK ve Adli Tıp gibi teknik nitelikteki Kurumlar, Mahkemelerin haksız kararlarına gerekçe hazırlayan Kurumlara dönüşmüştür.
Mahkemeler, maddi gerçeklerden korkar hale gelmiştir. Zira, maddi gerçek ortaya çıktığında, kendilerinin kişisel sorumluluklarının ortaya çıkacağını bilmektedirler. Mahkemeler bu anlamda “Taraf hale” gelmişlerdir. Bu nitelikteki Mahkemelerin yapacağı yargılamalardan adaletin tecellisi , toplumsal barışın tesisi ve kamu vicdanının tatmini söz konusu olamaz. Ceza muhakemesinin 178. maddesindeki âmir düzenlemeyi yerine getirmekten kaçınan bu Mahkemelerin hiçbir inandırıcılığı artık söz konusu olamaz.

Bu Mahkemeleri yaratan bizzat Siyasi İktidardır. Siyasi İktidarın konjonktürel olarak kamu gücü ve yetkisini bir takım gruplarla paylaşmış olması; İktidarın, yasal, anayasal , siyasi ve vicdani sorumluluğunu ortadan kaldırmaz. Tüm bu sürecin sorumlusu ve muhatabı Siyasi İktidardır. Siyasi İktidar , hedef göstererek ya da saptırarak tarihi sorumluluğundan kurtulamaz.

Siyasi İktidar bu gerçeklerin ortaya çıkmasının paniğini yaşamaktadır. “Büyük Oyun” deşifre olmuştur. Büyük Oyun’da figüran konumunda olan AKP kadroları, Anayasa ve hukuk zemininde sorumluluklarının hesabını vereceklerdir.

Tarih, bu gerçeği sayısız kez doğrulamıştır.

Atilla Kart
CHP Konya Milletvekili