İsveç’te yayımlanan Dagens Nyheter,sempati toplama girişimlerinin Türkiye’ye AB biletini getireceğini yazdı. Haber şöyle:

Türkiye Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan, bugün İsveç’e geliyor. Aynı zamanda ülkenin AB üyeliği için müzakere girişimlerini başlatıyor.

“Bugün sembolik açıdan çok önemli bir gün.” diyen Türkiye’nin AB Bakanı Egemen Bağış, bunun sadece üyelik için netleşmesi gereken 35 başlığın müzakerelerinin başlamasıyla ilgili olmadığının altını çizdi. AB ile yapılacak göçmen politikalarında Türk turistlere vizesiz dolaşım hakkı tanıyacak bir düzenlemenin sözünü verirken gelecek aylarda yapılacak Kıbrıs müzakereleri için de bir atılım umuyor.

İsveç Dışişleri Bakanı Carl Bildt, pek çok AB ülkesi bakanlarından farklı olarak görüşmenin önemini belirtti.

En son müzakere, Haziran 2010’da yapılmıştı ve o tarihten beri Fransa’nın muhafazakâr Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy’nin vetosuyla bekletilmişti. Ancak daha sonra Fransa Cumhurbaşkanı, ihtiyatlı bir şekilde çözülmeye başlamıştı.

Hristiyan Demokrat Parti tarafından da desteklenen Almanya Başbakanı Angela Merkel, Türkiye gibi büyük bir Müslüman ülkeyi AB içinde istemiyor. Ancak Türkiye’nin Orta Doğu’daki büyüyen rolü, Merkel’in ilişkilerin iyileştirilmesi için çalışılması sinyalini vermesi sonucunu doğuruyor.

Türk hükûmeti, Fransa Cumhurbaşkanı François Hollande’ın yapacağı ziyaret esnasında, Fransa’nın daha fazla başlık üzerindeki vetosunu iptal edeceğini umuyor. Egemen Bağış, Fransa ile Türkiye arasındaki mevcut ekonomik iş birliğini artırmaktan söz ediyor.

Aynı zamanda Egemen Bağış, birkaç yıldır devam eden müzakereler sonucunda, Türkiye üzerinden Yunanistan’a giden mültecileri geri çekmek için koşulları görüşmek üzere AB ile anlaşma sözü verdi. Bağış, anlaşmayı imzalamak üzere AB Komisyonu Üyesi Cecilia Malmström ile Ankara’da buluşmayı beklediğini söyledi.

 Türkiye, AB ülkelerini ziyaret edecek Türklere vize serbestliği getirilmesine karşılık olarak mülteci anlaşması sözü vermişti.

Sempati toplama girişimine Başbakan Recep Tayyip Erdoğan da katılıyor. Başbakan önümüzdeki günlerde yapacağı Finlandiya ve Polonya ziyaretleri sonrasında Brüksel’de AB kurumlarını ziyaret etmeyi planlıyor.

14’ten fazla başlıkta açılacak müzakerelerin önündeki en büyük engel ise şimdi Kıbrıs konusu. Onlarca yıldır başarısızlıkla sonuçlanan girişimlere rağmen Egemen Bağış, burada da olumlu bir tavır sergiliyor.

Kıbrıs’ın yeni Cumhurbaşkanı Nikos Anastasiadis’ten övgüyle bahseden Bağış, yakın zamanda görüşmelerin yeniden başlayabileceğini söyledi. Bağış, eski BM Genel Sekreteri Kofi Annan’ın barış planına karşı ret oyu kullanan Kıbrıslıların yaşanan derin kriz sonrası fikrinin değişmiş olabileceğini düşünüyor.

 Egemen Bağış, “Önümüzdeki yıl ‘Ban Ki-mun Planı’ için bir referandum yapabiliriz.” diyor.

BAŞBAKAN ERDOĞAN İSVEÇ’İN DESTEK VERMESİNİ UMUYOR

İsveç gazetesi Dagens Nyheter’in bir başka haberinde de Başbakan Erdoğan’ın İsveç temaslarını mercek altına aldı:

 Türkiye Başbakanı Tayyip Erdoğan, bugün İsveç’i ziyaret ediyor. Ziyaret tesadüf değil zira aynı zamanda AB ile müzakereler başlatılıyor. İsveç, ülkenin Birlik üyeliğine en pozitif bakan ülkelerden biri.

 Erdoğan Başkanlık Tahtına İp Üzerinde Gidiyor

12 yıldan uzun süredir Türkiye’yi yöneten Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, bugün bir parça hasar görmüş bir liderdir. Bu noktada İsveç’i ziyaret ediyor oluşu bir tesadüf değildir. İsveç, Türkiye’nin AB üyeliğine en pozitif bakan ülkelerden biridir.

Uzun yıllar boyunca Erdoğan’ın yönetimi, çok başarılı oldu ve partisi Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) İslam dünyasında modernleşmenin başını çekti. Türkiye, onun yönetimi döneminde özellikle ekonomik alanda ileri doğru büyük adımlar attı.

Siyasi sistem reforme edildi ve asker baskısı (derin devlet de denen) gözle görülür bir şekilde engellendi.

Şimdi, neredeyse 80 yılın sonunda, başörtüsü kamu kurumlarında bile (askerî ve adli kurumlar hariç) serbest. Geçen hafta birkaç kadın milletvekili, Parlamentoya ilk kez başörtüsüyle girdi.

Pek çok Türk için bu, özgürlük sembolü olarak görüldü. Diğerleriyse bu reformu, AKP’nin ülkeyi İslami kurallara göre yönetmek istemesinin göstergesi olarak görüyor.

Dış politikada Türkiye, uzun yıllardır “sıfır sorun politikası” ile bir başarı öyküsü olmuştu. Bu çizgi, Avrupa ile Asya arasında önemli bir merkez olan ve Orta Doğu’nun sıcak noktalarıyla sınırı bulunan Türkiye’nin bütün komşularıyla iyi ilişkiler geliştirmesini sağlamıştı. Suriye ve İsrail ile ilişkiler geliştirilmişti. Ancak bu durum, uzun sürmedi.

İlişkiler ilk olarak İsrail ile Mayıs 2010’da Gazze ablukasını delmek isteyen Mavi Marmara adlı Türk gemisine çıkan İsrail ordusunun dokuz Türk aktivisti öldürmesiyle bozuldu.

Daha sonra ise Ankara’nın Beşar Esad rejimine karşı Suriyeli isyancıları desteklemesi, Suriye ile Türkiye arasındaki diplomatik ilişkilerin kopmasına sebep oldu.

İstanbul’da önde gelen bir gazeteci olan Yavuz Baydar, “Güçlü bir muhalefetin eksikliğini çekiyoruz. Gezi Parkı’nda olduğu gibi şehirli gençleri, yeni bir sosyal muhalefet olarak görüyoruz.” diyor.

Yavuz Baydar, Türkiye’nin pek çok konuda ilerleme kaydettiğini düşünüyor. Baydar’a göre Erdoğan, AB’den ve ülkedeki muhafazakâr kesimden gelen baskıları dengelemeye çalışıyor.

Baydar, “Erdoğan’ın hedefi, halk tarafından seçilmiş ilk cumhurbaşkanı olmak, dolayısıyla davranışlarının açıklaması da bu. Cumhurbaşkanlığı seçiminden önce büyük bir reform beklenmemeli.” diyor.