Demokratik Toplum Kongresi (DTK) Hukuk Komisyonu tarafından bölge hukukçularının katılımıyla ilk defa gerçekleştirilen “Kuzey Kürdistan Hukukçular Konferansı”, ikinci gününde Cegerxwin Gençlik ve Kültür Merkezi'nde gerçekleştirilen tartışmaların ardından sonuç bildirgesinin okunması ile son buldu.

‘Buluşma tarihi bir öneme sahiptir’

İki gündür bölge, Türkiye ve Rojava'dan hukukçuların katılımıyla süren konferansın sonuç bildirgesini okuyan konferans hazırlık komiyonu üyesi Avukat Ruşen Seydaoğlu, 100 yıldır hukuksuz ve statüsüz bir şekilde Ortadoğu'da yaşayan milyonların kendi geleceklerini inşa etme, demokratik, barışçıl ve özgür bir yaşam talebinin konferansın gerçekleşmesinin zeminini oluşturduğunu belirterek, "Avukatsız halk olarak tanımlanan biz Kürdistanlıların, yüzlerce hukukçu ve hukuk kurumunun bir araya gelmesiyle gerçekleştirdiği, böylesine büyük bir buluşma, tarihi bir öneme sahiptir. Cumhuriyetin kuruluşundan bu yana başta Şeyh Said isyanın bastırılma şekli olmak üzere, Takrir-i Sükun Kanunu, Şark Islahat Planı, Tunceli Kanunu gibi yasal düzenlemeler ve istiklal mahkemeleri gibi kurumların yargısal faaliyetleri günümüze kadar devam etmektedir. Kürtlere karşı sürekli ve sistematik bir yok etme projesi olan bu durum zamana yayılmış fiziki ve kültürel soykırımdır. Konferansımız devam eden bu fiziki ve kültürel soykırıma karşı tavır alınmasının ve bu anlayışla mücadele edilmesinin önemini vurgulamıştır" dedi.

Alınan kararlar

Seydaoğlu, konferansın sonuç bildirgesinde alınan kararları şu şekilde açıkladı: "Başta son 30 yıllık savaş ve çatışma dönemi olmak üzere, Kürdistan'da yaşanan hukuksuzlukların ve insanlığa karşı işlenen suçların ortaya çıkarılması, sağlıklı bir geleceğin inşası için ilk adımdır. Bu amaçla Geçmişle Yüzleşme ve Hakikatleri Araştırma Komisyonları oluşturulmalıdır. Konferans delegasyonumuz, oluşturulacak komisyonlarda aktif olarak yer alacağını deklare eder. Tekçi, antidemokratik Anayasa'nın sorunları çözemeyeceği ortadadır. Katılımcı, eşitlikçi, özgürlükçü; çok kültürlülüğü ve çok kimlikliliği esas alan bir anayasa hazırlanmalıdır. İfade ve örgütlenme hakkı, uluslararası hukuk standartlarına uygun bir şekilde tanınmalı, demokratik siyaset yapma önündeki tüm engeller kaldırılmalıdır. Bu temelde; Başta Sayın Abdullah Öcalan olmak üzere tüm siyasi tutsaklar özgürlüğüne kavuşturulmalıdır. Konferans delegasyonumuz, mesleki faaliyetlerinden ve siyasi kimliklerinden dolayı cezaevlerinde bulunan hukukçu meslektaşlarımızla dayanışma duygularını ifade eder ve tutuklu meslektaşlarımızı konferansımızın doğal delegeleri olarak görür. Konferansımız, kadın özgürlük mücadelesine karşı devlet politikası olarak yürütülen asker, polis, korucu taciz ve tecavüzlerini savaş suçu olarak gördüğü gibi diğer taciz ve tecavüz davalarında da kadından yana tavır gösterir. Kadının toplumsal statüsü için mücadele edeceğini deklare eder. Konferansımız ulusların kendi kaderini tayin hakkı çerçevesinde, milyonlarca Kürdistanlının statü sahibi olmaları gerektiğinin önemini vurgular. Bu bağlamda Güney Kürdistan ve Rojava'da gerçekleştirilen mücadele ve kazanımların yanında yer aldığını deklare eder. Konferansımız Kürdistanlıların özgürlük mücadelesinin kriminalize edilerek, terörizm olarak nitelendirilmesini kabul edilemez bulmaktadır. Türkiye devleti ile çözüm görüşmeleri yürüten PKK'nin ‘terör örgütleri listesi’nden çıkarılmasını önemle talep eder. Konferansımız, devamlılık iradesini, kararlılıkla ifade eder. Oluşturulacak bir daimi meclis vasıtasıyla çalışmalarının koordinasyonunun sağlanmasını karar altına almıştır. Ayrıca bu meclis Kürdistanlı tüm hukukçulara ve hukuk kurumlarına ulaşmayı hedefler."

Konferans hazırlık komitesi ayrıca, "Kürdistan Hukukçular Konferansı"nın yapılması için de çağrıda bulundu.