Yolunuz düştüğünde mutlaka ziyaret etmeniz gereken bir tarih mirası, Hacı Ömer Ağa Camii. Ulu bir çınarın gölgesinde duran o mütevazı yapının içinde eşsiz bir hazine var. Zamanın ve ustaların yıpratıcı etkilerine rağmen ayakta duran.Denizli’nin Acıpayam ilçesinin 17 kilometre doğusunda, Antalya yolundan 7 kilometre içeride, önünde uzayıp giden yemyeşil ovaya hakim bir tepe üzerinde kurulan Yazır kasabası bir kültür hazinesine ev sahipliği yapıyor: Hacı Ömer Ağa Camii. Halk tarafından ’Çarşı Camii’ ve ’Yukarı Cami’ olarak bilinen ’Hacı Ömer Ağa Camii’nin giriş kapısı üzerindeki kitabeden 1801 yılında Hacı Ömer Efendi adında bir zat tarafından yaptırıldığı anlaşılıyor.Dışarıdan sade bir görüntüye sahip olan dikdörtgen planlı caminin içinde bir kültür hazinesi saklı. Caminin en önemli özelliği, rengârenk süslemelerle bezeli olması. İçeri girdiğinizde sizi, duvarlardaki panolarda bulunan büyüleyici güzellikteki resimler karşılıyor. Zengin bir süslemeye sahip üç sıra halindeki tablolarda vazo, sepet ve ibrikler içindeki gül, lale ve karanfiller; elma, üzüm, nar, armut, karpuz gibi meyvelerden oluşan natürmortlar, perde motifleri var. Caminin diğer önemli özelliği ise 13. yüzyılda görülen ağaç direk ve işlemeli ahşap tavana sahip ibadet mekânlarından biri olması. Caminin tavanı, çıtalarla küçük karelere ayrılmış ve tavan belirli aralıklarla serpiştirilmiş bitki motiflerinden oluşan “ahşap üstü kalem işi” tekniğinin son derece güzel örnekleriyle bezenmiş. Cami, mimari ve süsleme özellikleri ile 13. yüzyıldaki ağaç direkli Selçuklu camilerini hatırlatıyor

.YAĞMURA FIRTINAYA BİR DE USTALARA DİRENDİ

Hacı Ömer Ağa Camii, zamanın yıpratıcılığına, yağmurlara, fırtınalara direnerek en önemlisi de ustalara direnerek bugünlere gelmiş. Duvar ustaları, marangozlar caminin bir kültür mirası olduğunun şuurunda olmaksızın kendi yöntemleriyle zaman zaman tamiratlar yapmış.Duvarlardaki resimlerin düşmemesi için tablolar ’beşe beş’ diye tabir edilen dilmelerle duvarlara monte edilmiş. Sağ duvardan iki metre kadar içeride yapılan ’minber’, cemaati bölüyor düşüncesiyle duvar dibine taşınmış. Tabii bu taşıma işi yapılırken eski yeri kaba sıva haliyle eşsiz güzellikteki tabloların arasında öylece kalmış. Minber, taşındığı yeni yerinde duvardaki güzelim tabloları örtmüş. Caminin dört duvarı boyunca pencere hizasında sıralanan rengârenk tablolar; nem, yağmur gibi dış etkilerle yıpranınca beyaz badana yapılarak düzeltilmiş, daha da kötüsü yine dört duvar boyunca pencere altları koyu yeşile boyanarak tamir edilmiş.Hacı Ömer Ağa Camii zamana, doğaya ve ustalara direnerek geldiği 200 yılı aşkın bu çileli yolculuktan sonra bugün kültür mirasımız olarak Anıtlar Kurulu’nun koruması altına alınmış durumda. Yaklaşık bir yıldır restorasyon çalışmaları sürüyor. Yetkililer çalışmaların birkaç ay içinde bitirileceğini söylüyor.Hacı Ömer Ağa Camii’ni anlatırken bahçesindeki yaşlı çınardan bahsetmemek haksızlık olur. Serin gölgesinde oturup iki lafın belini kıranların sayısını bilen var mıdır? Kim bilir, ne hikâyeler dinledi, ne yarenliklere şahit oldu, ne sırlar saklıyordur sinesinde. Yaşlısıyla, genciyle birbirine hasret kaç gönlün kucaklaşmasına, bayramlaşma sevincine şahitlik etti. Kollarının altındaki musalla taşında kaç yolcu uğurlandı ebedi yolculuğa.’Hacı Ömer Ağa Camii’ yolunuz Denizli’den geçerse mutlaka görülmesi gereken bir kültür mirası. Buz gibi suların aktığı şadırvanda abdest almak, camiye geçip dantel gibi işlenmiş tabloların seyrine doyduktan sonra gönül huzuruyla iki rekat namaz kılmak ve ardından yaşlı çınarın gölgesinde bir fincan kahve yudumlamak hiç de fena olmayacaktır.

Kaynak: CIHAN