Eski Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün eşi Hayrunnisa Gül, Cumhurbaşkanlığı Sanat Koleksiyonu isimli kitapta yer alan röportajında, Pembe Köşk’ün 2001’de yapılan yüzme havuzu yüzünden ciddi zarar gördüğünü söylüyor. Burada bulunan tablo ve diğer eserlerin de nem ve rutubet yüzünden deforme olduğunu vurguluyor. 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül döneminde Çankaya ve Tarabya Köşkü’ndeki eserler ve bu eserlere yönelik restorasyon ve konservasyon çalışmaları kitaplaştırıldı. Cumhurbaşkanlığı Sanat Koleksiyonu ismiyle yayınlanan kitapta, Abdullah Gül’ün eşi Hayrunnisa Gül ile de bir röportaj yer alıyor. Mehmet Gündem imzalı röportajda, Hayrunnisa Gül, restorasyon çalışmaları konusunda önemli bilgiler veriyor. Röportajda, Cumhurbaşkanlığı Köşkü’nün bakımsızlık içinde olduğuna vurgu yapan Hayrunnisa Gül, binaların, makamın, resepsiyon ile kabul salonlarının, mutfakların bakıma ve restorasyona ihtiyacının olduğunu tespit ettiklerini söylüyor. Bu kapsamda ilk olarak makamın restore edildiğine dikkat çeken Hayrunnisa Gül, 2008 yılında İngiltere Kraliçesi’nin ziyareti öncesi 40 günde makamın restore edildiğini hatırlatarak, konuklar makama geldiğinde temizlik çalışmalarının hala sürdüğünü, bunu gören Prens Philip’in ‘They are still cleaning’ dediğini anlatıyor.

 ‘YÜZME HAVUZU PEMBE KÖŞK’E BÜYÜK ZARAR VERMİŞ’

Hayrunnisa Gül, Pembe Köşk’ün, süs havuzunun yüzme havuzuna çevrilmesi sonucu ciddi zarar gördüğüne vurgu yapıyor. Buradan kaynaklanan nem ve rutubet nedeniyle eserlerin de deforme olduğunu kaydeden Gül, uzmanların, yaptıkları inceleme sonucu buranın ikametgâh olarak kullanılamayacağını söylediğini belirtiyor. “Restorasyon kapsamında yüzme havuzu boşaltıldı iç ve dış cephe boyaları yenilendi. Eski resimlerden köşkün orijinal rengine ulaşılmaya çalışıldı, Pembe Köşk’ün mimarı Holzmeister’in öğrencisi Holzbauer’in rehberliğinde orijinal renge dönüldü.” diyor.

 ‘TABLOLARDA CİDDİ DEFORMASYON VARDI’

Pembe Köşk’te önemli tabloların olduğunu hatırlatan Gül, bu tabloların önemli bir kısmının ciddi şekilde zarar gördüğünü söylüyor. Buna da yüzme havuzunun ve rutubetin sebep olduğunu belirtiyor. Tablolarda boya dökülmeleri olduğunu, bazılarının camla çerçevelenerek kapatıldığını, Gerome’nin Yatan Aslan tablosunda, aslanın gözlerinin neredeyse tamamen kaybolduğunu anlatıyor. Orijinali altın varaklı olan tabloların birçoğunun yaldız ile boyandığını da anlatan Gül, yaldızların tablolara sıçradığını belirtiyor. Ayrıca Köşk’te, metal objeler, porselen, cam, çini, sedef, seledon, halı ve mobilyalardan oluşan koleksiyon olduğunu kaydeden Gül, bunların durumlarının da çok iyi olmadığını ve çok dağınık halde bulunduklarını vurgulayarak, “Tereke mobilyaların bazılarını Sağlık Merkezi’nde bazılarını da Park Bahçeler Müdürlüğü’nde bulduk. Gümüş Odiot sofra takımlarını parlak olsun diye nikelle boyamışlar. Mesela 12 tuzluk vardı 6’sı damgalı 6sı damgasız. İncelettik temizletince damgalar çıktı.” ifadelerini kullanıyor.

 ‘TABLO RESTORASYONU KONUSUNDA İYİ DEĞİLİZ’

Türklerin hali ve porselen restorasyonu konusunda uzman olduklarını, hatta İngiltere’nin bile halı restorasyonunu Aksaray’da yaptırdığını kaydeden Gül, aynı başarının tablo restorasyonu konusunda gösterilmediğine dikkat çekerek, bu konuda uzman olduğunu söyleyen kurumların dahi tablolara büyük zarar verdiklerini belirtiyor ve “Tablo ve çerçeve restorasyonunda çok iyi olduğunu iddia eden kurumlarımızda bile bu işin nasıl gördükçe çok üzüldüm. Yapılan müdahalelerle o eserin ruhunu, kimliğini nasıl kaybettiğini gördüm.” diyor. Gittiği ülkelerde tablo restorasyonlarının nasıl yapıldığını görmeye çalıştığını aktaran Gül, bu işi en yapanların Hollandalılar olduğunu vurguluyor. Bu nedenle restorasyon için Rijk Müzesi ile işbirliği yapıldığını kaydediyor.

 ’DEPOLAR LABORATUVAR OLDU’

Cumhurbaşkanlığı’ndaki depoların durumunun da çok kötü olduğunu vurgulayan Gül, depolar için de ciddi bir restorasyon çalışması yaptıklarını ve şu an laboratuvar olarak kullanılacak durumda olduğunu aktarıyor. “Bugün cumhurbaşkanlığının tüm depolarının iklimlendirmesi, aydınlatılması raf sistemi zemin döşemesiyle oldukça modern laboratuvar gibi.” diyor. 

‘TABLO ASARKEN ÇİVİ YASAK’

Köşk’te tabloların duvarlara çivi ile asılmasının yasak olduğuna dikkat çeken Gül, “Gittiğimiz yerlerde tabloların nasıl astıklarına dikkat ederim. Bunun için özel askı sitemleri geliştirdik. Eser özgür olmalı. Bir yerden bir yere yeri değiştirilebilmeli. Duvarlar sergiye müsait olmalı.” diyor. Rijk Müzesi ile gerçekleştirilen işbirliği çerçevesinde ilk etapta 43 yağlı boya tablonun restorasyonu gerçekleştirildiğini söyleyen Gül, bunlar arasında Aivazovski’nin Kış, Schendel’in Balık Pazarı, Gerome’un Yatan Aslan tablolarının da olduğunu belirtiyor.Tablolar kadar çerçevelerin de restorasyona tabi tutulduğunu anlatan Gül, “Altın varaklı çerçeveler üzerindeki yaldız ve boyalar temizlendi. Tamir edilebilecek durumda olanlar tamir edildi. Bazıları çok kötüydü tamir imkanı yoktu. Bunlar için de sade bir model belirlendi yeni çerçeveler yapıldı. El oyması bu kalıpların çıkarılması bile 6 ay sürdü.” ifadelerini kullanıyor.

Kaynak: CIHAN