metinates @ ybhaber.com

Sözcüklerinde can taşıdığına inanıyorum. Onların kimi acı karşısında çaresiz kaldıklarını, o acıları yüklenmek için yeterli güce sahip olmadıklarına inanıyorum. Eğer öyle olmasaydı, biz vicdan sahibi insanlar bazı acılar karşısında cümlelerin kifayetsiz kaldığını, yazmanın, anlatmanın bir yerde yaşanan acıları anlatmakta aciz kaldığını söylemezdik.
Cümle, kimi zaman gözyaşı, kimi zaman ağıttır. Kurşun döken bir toz bulutudur, tepemizden eksik olmayan. Kandır bu coğrafyanın topraklarından eksik olmayan…
Recep BEYCUR, Rıdvan İPEK teyze çocukları. Aynı sınıfta okumuş ve çocuklukları beraber geçmiş. İlerleyen zamanın sonrasında biri dağ’a çıkar diğeri askere gider. Ve bugün ikisi de hayatta değil. Kerdeşin kardeşe sıktığı kurşun bir yerde hepimizin şakağından girip yüreğinden çıkıyor. Ve biz hala doymadık kana, şiddete, öfkeye.
Politik, ekonomik ve uluslar arası sebepleri vardır savaşların. Öyle ahmak ve aptalca bir şey ki bu, mide bulandırıcı, tiksinti verici ve aşağılayıcı olmaktan öte bir şey ifade etmiyor. Bir damla kan dahi tüm bunlardan daha kıymetli ve önemli.
’Çanlar kimin için çalıyor’, kaybeden kim, kazanan kim ve insanlık bu vahşiliğin neresinde?
Gün, savaş tüccarlarının oyununa gelememe günüdür. Gün, sanatını silahla icra edenlerin entrikalarına ‘hayır’ deme günüdür.
Gün, kardeşlik günüdür.
Bejan MATUR ‘Dağın ardına bakmak’ isimli kitabını şöyle bitirir: "Yaşananlar her ne idi ise, bu geçen yıllar boyunca Kürt, Türk her kim incindiyse ancak birbirimizi anlamakla iyileştirebiliriz yaralarımızı.