salihyazar @ ybhaber.com

 “Adalet nedir? Her şeyi yerine koymaktır. Zulüm nedir? Bir şeyi yerine koymamak, başka yere koymaktır.” Mevlana

Ülkenin bir yanında kıyasıya iç savaş sürerken, diğer yarısı hiçbir şey olmamış gibi mazeretlerinin arkasında yaşamlarını sürdürdüğü bir ortamda ne söylenir ve yazılır.

Doğrusu bilmiyorum, hiçbir fikrim yok. Olsa bile içimden gelmiyor kalemi elime alıp bir şeyler yazmaya. Söyleyeceğim şeyler biliyorum ki bu kadar acınası hallerimiz ortadayken hiçbir işe yaramayacak gibi. Ancak yazıların yazana yüklediği kaçınamayacağı görevi, zorunluluğu ve sorumluluğu var; ‘Tarihe not düşmek.’

Bir şeyleri yazıp çizerken yaşadığın şartları, durumları, olayları ve olguları tamamen olmasa da ‘tarihe not düşmek’ gibi  insanlığa olan borcunu yerine getirmek için yazdıklarının içinde anlatırsın.

İçinde hala diri tutmaya çalıştığın umutlarla, ’belki’ diyerek topluma farkındalık yaratmak için yazarsın.

Belki kapımıza gelmeden belayı birlikte savarız diye yazarsın. Belki başkasının acısını hissetmelerine katkıda bulunur diye yazarsın. Belki her şeyi bir tarafa bırakarak sadece insan kardeş olmanın güzelliğini gösterebilir diye yazarsın. Yazarsın, çizersin tarihin altını kalın kalın çizerek.

Bazı duygular vardır, gelir boğazında düğümlenir. Yutkunursun. Haykırarak söylemek istersin. Geride bıraktıklarının derdi, sorumluluğu senin aklını ve kalbini gemler.

Bazı düşünceler vardır, gelir aklının heyecanlı isyanına davetkâr olur.

İsyan ederek söylemek istersin hepsini. Düşünceler senindir ama getirileri sana ait değildir asla.

Hesapta, hiçbir günahı ve sorumluluğu olmayanlara ağır fatura çıkarır düşüncelerin. Utanarak, kendinden nefret ederek geri adım atarsın. Geri adım attırır sana, dışında kalan tüm nizam.

Çünkü devran dün olduğu gibi bugün de zalimlerin elindedir. Zalim tanıdıktır. Hiçte yabancısı olmadığımız zalim. Söylemleriyle, yöntemleriyle ve cezalarıyla aynı zalimdir. Tek fark zulme uğrayanlardır.

Bu coğrafyada o tek farktan bile yoksun kalan, her dönem zulmün her çeşidini tatmış olan, tattırılan Sivas’ın doğu yakasında yaşayanlardır.

Çoğumuzun görmek, duymak ve anlamak istemediği insanlarımızdır onlar. Onların makûs tarihi ve talihi hiç değişmez. Dün olduğu gibi bugün de kan, gözyaşı, ölüm, sürgün, zulüm onların payına düşen kaderleridir.

Adaletin kol gezdiği yerlerde başkalarının bir ömür boyu yaşadıklarını, topraklarında bir günde yaşamak zorunda kalmanın dayanılmaz hicran ve hüzün kokan yükü altında ezim ezim ezilir onlar.

Birçok şey görevin ve namusun da olsa şahsi gailelerden dolayı vicdanına mahpusluğu yazıp sessizliğe teslim olursun. Cesaretini efendilerin hizmetine verirsin.

Dışarıda güvercin içeride şahin olan ikiyüzlü siyasetin, insanlığımıza, ülkeye ve hayatımıza dayattığı terörizmi ve vahşeti her çeşit yolla aklayan ahlaksızları bildiğin halde susarsın.

Kul hakkından dem vurup kul hakkını yiyen zift vicdanlıların hesabını bildiğin halde susarsın.

Yaşanan bu kinin, hırsın ve gazabın nedenlerini bildiğin halde susarsın.

Susanlar ya konuşanlara sahip çıkacak ya da susturulacakları güne razı olacaklar. Herkesin sustuğu yerde karanlık vardır. Bir daha ne zaman karanlık aydınlığa dönüşür bilinmez.

Hayatımız karartılmadan hep birlikte tek yürek olup tüm dünyaya ve insanlığa sesimizi duyurabilmek için ‘Havar’ diyelim.

 

salihyazar@ybhaber.com