salihyazar @ ybhaber.com

Üç dönemdir halkın yarısının teveccühüne mazhar olmuş iktidar ne yazık ki son seçimden bu yana anlaşılmaz bir şekilde raydan çıkmış, dümeni kırmıştır. Hiç kimse onlardan mucizeler beklemiyordu. Devlet kibrini taşımayan; halkına hizmet etmeyi bilen devleti sağlamalarını veya en azından dönüştürmelerini bekliyordu. Bugüne kadar yapılanları yok saymak adına söylemiyorum. Ancak topluma söylenenler, vaat edilenlerle gelinen nokta arasında hala büyük uçurum var.

 Otuz yıldır kanayan, ülkenin başat sorunu “Kürt “meselesi konusunda son bir yıldır takınılan tavır ilk durumun bile gerisinde kalmıştır. Kamuoyuna beyan edilen “Kürt açılımı” girişimleri de akim kaldı. Hatta başlanılan noktanın  gerisine düşüldü. Eski devlet diline; yöntemlerine tekrar rücu edildi. Bu durum toplumu hızla kutuplaştırmaya, germeye ve korkutmaya başladı.

Her fırsatta Hakka ve halka hadimliği(hizmet) ilke edindiğini beyan eden iktidarın asıl görevi sorun çözmektir. Son bir yıla bakıldığında sorun üretmek için sanki can hıraş çalışıyor.

  Akıl hocalarının, iktidara ne telkin ettiklerini ani ve tutarsız menfi değişimlerden görebiliyorum. Söylemeye çalıştıklarımı özetleyen ve referanslarımı besleyen tarihi anekdotu onların vicdanlarına ısmarlayarak sizinle paylaşıyorum.

  Hz. Ali(R.A) Mısır’a vali olarak tayin ettiği Malik el-Aştar’ gönderdiği mektubu(Özeti) ilgilerine ve bilgilerine sunuyorum.

“Rahman ve Rahim olan Allah’ın(C.C) adıyla,

Bu, müminlerin emiri olan Allah’ın kulu Ali’nin Mısır valisi olarak görevlendirdiği malik İbn-i’l Haris El Aştar’a emirleridir..

Ey Malik, seni bir yere yollamaktayım ki senden önce orada adaletle veya zulümle hükmeden nice devletler gelip geçmiştir.

Sen kendinden önceki buyruk sahiplerinin yaptıklarını nasıl görüyorsan halk da senin yaptıklarını senin gibi görecek, değerlendirecektir.

Heva ve  hevesine hâkim ol, sana helal olmayan şeyleri yapma, nefsini bunlara meylettirme.

Halka merhametle muameleyi kendine adet edin; onları sevmeyi, onlara lütfetmeyi huy edin. Onlara karşı yiyeceklerini, içeceklerini ganimet bilen yırtıcı bir canavar kesilme. Zira halk iki sınıftır: bir kısmı dinde kardeştir sana; öbür yaradılışta eşittir sana. Onlar sürçebilirler, kusur edebilirler; bilerek yahut yanılarak yanlış şeyler yapabilirler. Senin yaptıklarını Allah’ın bağışlamasını nasıl istiyorsan sen de onları bağışla. Çünkü senin mevkiin onların üstünde, seni bu işe memur  edenin mevkii senin mevkiinden üstün ve Allah’ta vali tayin edenden üstündür… Allah onların işlerini senin emrine vermiş, onlarla seni imtihan etmiştir. Halkın kusurlarını bağışlayınca nedamete düşme; onlara ceza verince de sevinme; seni yoldan çıkaracak öfkeye kapılıp ceza vermekte tez davranma. “Ben onlara buyruk verenim, emrime uymalıdır.” demeye kalkışma; çünkü bu, gönle gurur verir, dini gevşetir ve insanı mahveder. Gönlüne böyle bir düşünce geldi mi, gücünün, kuvvetinin üstünde olan Allah’ın gücünü, kuvvetini düşün, O’nun kudretine karşı aczini gör; başkaldıran, serkeşlik eden nefsini yatıştırır. Kibrini, gururunu giderir ve yitip giden aklını başına getirir.

İnsanlara, ehline, buyruğuna insafla muamelede bulun; böyle yapmazsan bil ki zulmetmiş olursun. Allah kullarına zulmedenin düşmanıdır. Çünkü Allah mazlumların dualarını duyar, zalimlere de zamanı gelince azabını yollar.”

salihyazar@gmail.com