salihyazar @ ybhaber.com

 KADIN VE MİRAS

 Kuran’ı bütünsel olarak değerlendirmemek yüzünden kadınlarla ilgili yanlış anlaşılan diğer bir konuysa miras meselesidir.

İlk anlaşılması gereken mesele, Kuran’a göre mal, para v.b.’nin paylaşımında önceliğin vasiyette olduğudur.

Kuran’ın bu açık hükmünü mezhepçi İslamcılar, “Varise vasiyet yoktur” şeklinde uydurma bir hadisle ortadan kaldırma cüretini göstermişlerdir.Böylece hadisle dine ilave yapmanın ötesinde hadisle Kuran ayeti bile iptal edilmeye kalkılmıştır.

Kuran’a göre önce vasiyet ve borçlar halledilir. Maide suresi 106. ayette ve Bakara Suresi 180. ayette vasiyet yapılmasının söylendiğini görebiliriz. Nisa Suresi 11. ve 12. ayette, tavsiye edilen paylaşma anlatılırken, bu paylaşmanın “vasiyet ve borçların halledilmesinden sonra” olduğu söylenir.

Kadın ve erkek mirasını incelerken, Kuran’ın tüm sistemi içinde para akışını ve maddi ilişkileri anlarsak mirastaki paylaşmayı daha iyi anlarız. Kuran’a göre erkek, evlenirken kadına mehir verir. (Mehir kadına verilir, kadının ailesine değil.) Kuran, mehirin miktarını belirtmediği için örneğin maddi ihtiyaç halinde olan, evini yurdunu terkedip evlenecek olan kadın mehir olarak ev, araba v.b. isteyebilir. Koca adayıyla bu mehirde anlaşırsa evlilik olur. Yok, kadın böyle bir mehir talebinde bulunmazsa mehir bir yüzük, bir hediye, bir takı v.b. de olabilir. Kuran mehirin uygun bir tarzda verilmesini ister, miktarını belirlemeyerek, birçok konuda oluşturduğu esnek ortamı burada da oluşturur. Mehir iki tarafın üzerinde anlaştığı bir miktardır.

Fakat her durumda erkekten kadına bir maddiyat transferi mehirle gerçekleşir. Ayrıca Kuran’a göre erkek, kadının ve çocukların geçimini üstlenir. Eğer boşanma olursa; çocukların masrafları, anne çocuğu emziriyorsa annenin de masrafları, Kuran’a göre erkeğin yükümlülüğündedir. Yani Kuran’a göre erkek hem mehirle hem de karısının ve çocuklarının masraflarını karşılamakla kadına yüklenmeyen bu harcamalardan sorumlu tutulur.

Dul kalan kadınların ise aldıkları mehir ve diğer varlıkları geçinmelerine yeterli değilse, ihtiyaçları varsa uygun tarzda geçindirilmeleri, tüm Müslümanların vazifesidir (Bakara Suresi 241).

Görüldüğü gibi erkeğin parası ve maddi varlığı sürekli bölünür ve üzerinde birçok sorumluluk vardır. Buna karşı Allah, erkek çocuğa, kız çocuğunun iki katı miras önerir (Nisa suresi 11). Miras ile ilgili teferruatlar Nisa suresi 11, 12 ve 176. ayette okunabilir. Mirasçı olan anne, baba ise mirastan ikisi de altıda bir olarak eşit hisse alırlar. Görüldüğü gibi Allah erkeğin malını böleceği, iş kurmak için sermaye gerekeceği yaşlarda erkeğe kız kardeşinin iki katı miras önermektedir. Fakat çocuğu ölen anne ve babalarda böyle endişelerin olması pek muhtemel değilken, önerilen miras her birine, hem babaya hem de anaya altıda birdir.

Kimi insanların “şu anda devir böyle, artık kadınlar da çalışıyor” veya “oğlumun hanımı da kendi de zengin, kızımın kocası da kendisi de fakir” gibi farklı özel şartlarını ifade eden durumları oluşabilir.

Daha evvel de dediğimiz gibi Kuran’da esas olan vasiyettir; tüm bu miras dağıtımları, vasiyet ve borçlardan geri kalan içindir.

Kişilerin özel durumları, özel istekleri varsa vefat etmeden kızlarına bırakacakları vasiyetle, oğullarıyla mirası dengeleyebilir  ve Kuran’ın izin verdiği bu esneklikten yararlanabilirler. Bu konuda da gördüğümüz gibi sorun Kuran’a önyargılı yaklaşımlarda ve Kuran’ı bütün olarak kavramaya çalışmamaktadır. Yoksa Kuran, her konunun en mükemmel şekilde çözümünü sunmaktadır.

BİRBİRİMİZİN GİYSİLERİYİZ

 Kuran’ın kadın-erkek ilişkisi hakkındaki hükümlerinde bir yanlış anlama da cinsel ilişkinin tarlaya tohum ekmeye benzetilmesini anlamama yüzünden olmuştur.

Bakara Suresi 223. ayette “Kadınlar sizin tarlanızdır, tarlanıza dilediğiniz şekilde varın” şeklindeki açıklamayla, cinsel ilişkinin her şekilde yapılabileceği, bu konuda hiçbir kısıtlama olmadığı anlaşılır. Bu ayet her şeyi kısıtlamaya meraklı gelenekçilerin, cinsellik alanını da kısıtlamaya çalışması önünde set olmuş bir ayettir.

Bu ayete rağmen Erzurumlu İbrahim Hakkı gibi bazı gelenekçiler , yine de cinsellik alanında hangi gün cinsel ilişki yapılabileceğine kadar teferruatlar ve yasaklamalar ile insanların cinsel hayatlarına da burunlarını sokmuşlardır.

Oysa ayet cinselliği sınırlayıcı görüşleri yıkar. “Tarla” kelimesinin Türkçe’de kulağa kaba gelmesi bizi aldatmamalıdır. Eğer “tarla” sözcüğü kulağınıza kaba geliyorsa “ürün alma alanı” gibi bir tamlamayı ayette aynı yere koyun: “Kadınlarınız sizin ürün alma alanınızdır. O halde ürün alma alanınıza dilediğiniz şekilde varın.” Bu deyim uzun anlatımlı olsa da ayetin Arapçasının aynı manasını verir.

Toprağa tohum bırakılınca canlı olan fidanı meydana gelir, hanımın içine eşinin spermlerini bırakmasıyla evliliğin fidanı olan çocuk ortaya çıkar. Bu yüzden bu benzetme, insanları düşünmeye sevk eden ve gereksiz yasaklara set çeken çok güzel bir benzetmedir. Kuran’da bu tip düşündürücü güzel benzetmeler sıkça yapılır. Başka bir ayette de kadınla erkek birbirlerinin giysileri olarak tanıtılırlar:

“Onlar sizin giysileriniz, siz de onların giysilerisiniz.” Bakara Suresi 187

 KURAN’IN İSLAMI’NA GÖRE KADININ YERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ

Bu bölümün başında, uydurma hadisler ve mezhepler aracılığıyla bedeviliğin kadına bakışının nasıl dine sokulup, kadının seyahat edemez, evde oturmaya mahkûm, hiçbir yönetici sıfatı olmayan, erkeğe itaati farzlaştırılan, sesini bile erkeğe duyurmaması gereken, kalktığı yere bile soğumadan oturulamayan, vb. bir konuma getirildiğini gördük.

Bu zihniyetin oluşturduğu kafa yapısının, Kuran’ın izahlarını çekiştirmesi ve uydurma hadislerle karıştırması sonucu oluşan yanlış anlamaları bunun ardından inceledik. Böylece mezheplerin, geleneklerin uydurmalarla dolu İslam’ından, zihnimizi arındırmanın, Kuran’ı tam ve sağlıklı anlamak için en önemli şart olduğunu kavradık. Sadece ve sadece Kuran’a giderek kadının yerini anlamaya çalıştığımızda sağlıklı sonuçlara varacağımızdan eminiz.

“Allah’ın bir kısmınızı bir kısmınızdan üstün kıldığı şeyleri isteyip durmayın. Erkeklere kendi kazandıklarından bir pay, kadınlara da kendi kazandıklarından bir pay vardır.” Nisa Suresi 32

Ayetten de anlayacağımız gibi kadının erkeğe, erkeğin de kadına üstün olduğu alanlar vardır. Bir cinsin diğerine her alanda üstünlüğünü savunmak veya her iki cinsin her alanda eşitliğini iddia etmek yaratılışın kanunlarıyla, aklın gerekleriyle çelişen iddialardır.

Eşitlik sloganlarıyla erkeğe çocuk doğurtmaya, kadına savaşta erkeklerle aynı vazifeleri yüklemeye kalkıp her iki cinsin farklılıklarını iyi değerlendiremezseniz her iki cinse de zulmetmiş olursunuz.

Her iki cinsi de yaratan Allah, her iki cinsin farklılıklarını ve bu farklılıklara rağmen (aynı zamanda farklılıklar sayesinde) nasıl ahenkle bir arada olacaklarını (2-Bakara Suresi 187. ayetin belirttiği gibi nasıl birbirlerinin elbiseleri gibi olacaklarını) en iyi şekilde bilir.

Yine Kuran’ın mucizevî anlatımıyla sorarsak: “Yaratan yarattığını bilmez mi?” Elbette Yaratan, yarattığını bilir ve her şeyi bilen Yaratıcı, mesajı Kuran’da, kadın-erkek ilişkilerini de her şeyi olduğu gibi en mükemmel şekilde düzenlemiştir. Bu düzenlemelerdeki mükemmeliyet kimi zaman bir hüküm getirilerek, kimi zaman ise hüküm getirilmeyerek olmuştur. Kuran’ın her döneme, kültüre, zamana ve topluma uyumu böylece sağlanmıştır.

Kuran’ın hüküm getirmesi gibi, gerekmeyen konularda hüküm getirmemesinin hikmetini kavrayamayan gelenekçi, mezhepçi zihniyet, bugün gördüğümüz yozlaşmayı ne yazık ki “İslam” adına ortaya çıkarmış ve geniş kitlelere “İslam budur” diye yutturmuştur.

ÜSTÜNLÜK CİNSİYETTE DEĞİL, İYİ FİİLLER GERÇEKLEŞTİRMEDE

Her izahın geçerliliğini Kuran’a giderek siz de araştırabilirsiniz.

Örneğin Müslim’in meşhur hadis kitabındaki; namazı kadının, kara köpeğin ve domuzun bozduğuna dair izahı ele alalım. Böyle bir izahı duyduğumuzda (Kuran’ın temel zihniyetine aykırı olduğunu bilmemize rağmen, iyice tetkik edip tam bir malumata sahip olmak için) Kuran’da böyle bir izahın olup olmadığını araştırırız.

Kuran çevirilerinin arkasındaki fihristlerde abdest, kadın, köpek, domuz gibi kelimeleri taramamız işimizi kolaylaştırır. Kuran’da bu izahı bulmamamız, bu izahın uydurma olduğunu ilan edebileceğimiz manasına gelir.

Üstelik Kuran’dan abdestin sadece tuvalete gittikten sonra almamız gerektiğine dair izahı buluşumuz ve Kuran’ın her detayı verdiğine dair ayetleri hatırlamamız, bu kanaatimizi şüphesiz kılar.

Kuran’da, Allah’tan olmayan bir hükmü Allah’ın hükmü gibi gösterenlerin zalim olduğu söylenir.

Şimdi mezhepçi yaklaşımı benimseyenlere sorularımıza devam edelim: Sizce, “abdesti kadın, köpek, domuz bozar” izahının yapılması bir zulüm değil midir? Eğer bunu kabul etmiyorsanız, bu izahın doğru olduğunu mu kabul ediyorsunuz?

Erkek olsun, kadın olsun, her kim inanmış olarak iyi fiiller gerçekleştirirse onu mutlaka güzel bir hayatla yaşatırız ve onların karşılığını, yaptıklarının en güzeliyle mutlaka veririz.” Nahl Suresi 97

“Erkek olsun, kadın olsun inanmış olarak kim iyi fiiller gerçekleştirirse onlar cennete girecek ve onlar bir çekirdeğin sırtındaki tomurcuk kadar bile haksızlığa uğramayacaklardır.” Nisa Suresi 124

İslam’a göre asıl hayat Ahiret hayatıdır. Dünya hayatı kısa bir yolculuk, Ahiret ise asıl varılacak yerdir.

Gerek yukarıdaki ayetler gerek diğer ayetlerde, erkek veya kadın olmanın değil, iyi fiiller gerçekleştirmenin üstünlük sebebi olduğunu görüyoruz. Kadının doğuştan dezavantajlı olduğunu, cehennemin çoğunluğunu oluşturduğunu iddia eden zihniyet, tüm bu ayetlerle, yani Kuran’la, yani Allah’ın diniyle çelişmektedir.

CİNSELLİK  İÇİN HADİS UYDURMA

“Kişi kadınını yatağa davet eder de kadın kaçarak eşi sinirli bir şekilde gecelerse, melekler o kadına sabaha kadar lanet eder.” Buhari 9/36

" Karısının cinsel ilişki teklifini reddedeceğinden korkanlar bu uydurmayı Peygambere fatura ederek karılarına; Bak, Peygamber böyle demiş, sakın bana karşı gelme” diyerek, kadınları bu konuda da uydurma dinleriyle terbiye etmektedir. Ezilen kadının boşanma hakkı da elinden alındığı için tüm zulümlere karşı kadının hiçbir sığınağı kalmaz.

“Bir kadın kocasından boşanırsa, o kadına cennet kokusu haram olur.” Kadınlara Dini Bilgiler

 Oysa Kuran’da geçen “boşanmış kadınlar” tipi ifadeler (Bakara Suresi 228, 241) hem kadının erkeği, hem erkeğin kadını boşaması manasına gelebilir. Kuran’da, “Bir tek erkek boşayabilir” tarzında, açık bir ifade kullanılmadığına göre, demek ki kadın da erkek gibi bu haktan aynen faydalanabilir.

 “Camiye gelirken kokulanan kadın, evine dönüp de cünüplükten ötürü boy abdesti alır gibi yıkanmadıkça, Allah katında onun namazı kabul olmaz.” Avnül mabül 11/230

Erkeklerin güzel koku sürmesinde sevap bulanlar, aynı şeyi kadın yapınca, hemen günah diye damgalarlar. “Erkek güzel kokudan tahrik olur” diye de açıklama yaparlar. Peki, kadın erkeğin sürdüğü güzel kokuyu koklayıp tahrik olamaz mı? Madem böyle tahrik sorunu var, neden Allah bu konuyla da ilgili bir ayet indirip, kadının koku sürmesini yasaklamadı? Cevabı aslında basit; çünkü Allah bunu yasaklamak istemedi.

“Kadının yeri soğumadıkça erkek, kadının oturduğu yere oturmamalıdır.” Kadınlara Dîni Bilgiler

 Bazen, otobüs ve minibüslerde gelenekçi din anlayışının uygulayıcılarının, bu hadisten kaynaklanan endişelerle sergiledikleri manzaralara şahit olabilirsiniz. Bu da Kuran dışı olup, “din” etiketiyle sunulan uygulamaların sayısız örneklerinden bir tanesidir.

salihyazar@gmail.com