salihyazar @ ybhaber.com

Jargon, fikri, mesleki vb. ortaklık gösteren kişilerin kullandığı ortak ağız olarak tanımlanır. Genel olarak bu terim belli bir uğraş veya ilgiyi paylaşan kişilerin kullandığı dile karşılık gelir. Bir jargonu oluşturan sözcükler o gruba ait olmayan bir kişi için anlaşılmaz gelebilir veya yaygın sözcükler olmalarına rağmen tamamen farklı bir anlamda kullanılabilir. Bazı sözlüklerin verdiği tanımlar ise jargon sözcüğüne aşağılayıcı bir anlam yükler:” anlaşılması güç, bozuk dil ve argo gibi. Belli bir etkinlik, meslek veya grupla ilişkili olarak tanımlanmış bir terminolojidir. Argoda olduğu gibi, o topluluk içinde sıkça konuşulan fikirlerin kısaca ifade edilebilmesi için gelişmiştir. Çoğu zaman standart bir terim o sahadaki kişiler tarafından daha kesinleşmiş veya tekil bir kullanıma sahip olabilir. Çoğu zaman bu, iletişime bir engel yaratır çünkü grup dışındakiler söyleneni anlayamazlar. Bazı durumlarda, bir grubun üyelerini o gruba ait olmayanlardan ayırt etmek için kullanılır. Konuya aşina olmayanlar jargonu yanlış kullanmaları ile kendilerini ele verirler.

Otuz yıldır iç savaş yaşanmaktadır. Savaşa nice canlar, cananlar, oğullar ve kızlarımızı kurban verdik. Her iki taraftan yiten çocuklarımızın içinde ülkeyi baştanbaşa inşa edecek ne cevherler yok oldu.

Nasıl başlarsa başlasın, kim başlatırsa başlatsın “silahları gömme iradesi” ortaya çıktı. Bize düşen, oluşan iradenin ayaklarının yere basmasına katkıda bulunmaktır. Hassas bir dönemden geçiyoruz. Bırakmaya çalıştığımız alışkanlıklarımız hala çok alıngan. Hassasiyette herkes eşit olduğu gibi sorumlulukta da eşittir

Süreçte devlet, iktidar hassasiyette iki kat fazla zorunludur ve sorumludur. Alelade, sınırsız ve sorumsuz davranamaz. Sorumluluk esas devlettedir. Başarı veya başarısızlık devlete ait olacaktır. Toplumdan destek, hassasiyet beklentisi oluşturmaya çalışırken beri taraftan geleneksel devlet jargonuyla klişe konuşmalarla bir yerlere, bir şeylere balans ayarı vermeye çalışma ve tutumuyla işi yürütemezsiniz.

Mademki, hassas olunacak, yaşanmışları tarihin mizanına bırakarak yeniden ve yeni bembeyaz bir başlangıca şans vermeliyiz. Mademki, bedelini ödemiş olan insanımızın iradesi müzakerelerin arkasında vardır halde neden zaman kaybediyoruz?

Çözmeye çalıştığımız sorunun temelinde geleneksel devlet yapısı var. Devletin, geleceğe dair bir sözü olacaksa, kaybedilen süreçleri ve gelişmeleri telafi etmek zorundadır. Eski jargonları terk etmezse, destek beklerken aymazlık içerisinde olursa mevcut olan güvensizlik artıracaktır. Kötü jargon, komplo teorilerini üreten savaş baronlarının, savaş sektörünün ekmeğine yağ sürecektir. Onlar daima dumanlı havaları sever.

Ve barışma umudu başka baharlara kalacaktır. Çocuklarımıza bıraktığımız kötü mirasın yükü daha ağır bedeller isteyecektir. Bugünden itibaren hiç kimsenin, hiçbirimizin buna hakkı yoktur.

salihyazar@gmail.com