salihyazar @ ybhaber.com

KCK'dan tutuklu Cizre Belediye başkanı Hanım Onur; kendisinden başka bakacak kimsesi olmayan epilepsi hastası oğlu Mirhat’ın durumuna rağmen, tutuklandı. Tutuklandıktan sonra kızı Soli’nin lösemiye yakalandı. Anne yaklaşık iki yıldır cezaevindedir. Kızının giderek kötüleşen sağlık durumu ve son gelen haberlere göre artık tedavilere de cevap vermiyor. 

Avukatlarının, ortada olan bu ahlaki, insani vicdani gerekçelerle tahliye taleplerinin ret edilmesinin vicdanlarımızda yol açtığı travmalar.

Bir hâkimin, mahkeme başkanının, bakanın, başbakanın, cumhurbaşkanın ve hiç kimsenin başına böyle ağır bir yükün yüklenmesini dilemem Rabbimden. Unvanlarımız, yetkilerimiz, elinizdeki sınırsız güçlerin dışında hepiniz bir anne ve babasınız. Çocuklarınız var. Onlara karşı yaşadıkları sürece; yaşadığınız sürece sorumlusunuz. Sorumluluklarınızın mazereti yok. Olsa da onlar anlamaz, anlayamazlar ki. Bize anlayış göstermek zorunda değiller. Sorumsuzluğu anne ve babalarına yakıştırmazlar. Hangi kutsal din, ahlak, güç, yasa bizi çocuklarımıza karşı olan görevlerimizden alı koyabilir? Hangi vicdan bizim hislerimizi, acılarımızı sonuna kadar paylaşmaya, ortaklaşarak dindirmeye mani olabilir?

Buna engel olanlara sesleniyorum. Hz. Ömer gibi adalet, Mevlana'nın insan sevgisini, Yunus Emre olup vicdan ve Şems olup aşk dağıtmayacaktınız da ne diye bizim yükümüze, efkârımıza talip oldunuz. Görmeniz, duymanınız, ağlamanız, paylaşmanız ve anlamanız için ne olmamız ve ifade etmemiz gerekir? Anlamanız için ilahi adaletin kapınızı çalması mı bekliyorsunuz? Neye yarar o zaman?

Herkese, her yerde, her zaman söyleyecek sözünüz var. Suyun akışını değiştirtecek kudret, bilgi, feraset, basiret ve sağduyu iddianız var. Hani bize? Kendine var bana yok. Yanındakine, beridekine varsa, bize niye yok?

Duymuyorlar mı? Duymak mı istemiyorlar? Duyurmuyorlar mı? Çocuklarına karşı bir anne ve babanın mazereti nasıl yoksa bilesiniz ki sizin de idare ettiğiniz halka karşı mazeretiniz yoktur. Göme, duyma ve çözüm makamında olan sizlersiniz. Efkârına talip olduğunuz çok çekmiş topluma karşı arkanızı dönemezsiniz. Dönerseniz bu sizin bileceğiniz bir şey. Unutmayınız, iyi olanı da ve kötü olanı da biz asla unutmayız. Yaralı vicdanımızın yüzündeki çeteleye bir çizik daha atarız sizi unutmamak için.

Hanım Onur gibi yüzlerce dram var. Hepsi bu toprakların çocukları. Toprak ana gibi şefkatle bağrımıza basarak anlamaya çalışsak onları, ne kaybederiz? Birilerinin rövanş histerisiyle  “oh olsun” dediklerini duyar gibiyim. İnsanlığın dip yaptığı yerde bulunan bu insancıklara söyleyecek sözüm yok. Ne söylenebilir ki? Onların tek kişilik dünyalarında bizden alacakları bir şey yoktur. Onlar neye inanır bilmem. Ben, inandığım Rabbimin onlara böylesi acılar yaşatmaması için dua ediyorum. İnsana yakışan budur.

İş işten geçtikten sonra yazacağınız, söyleyeceğiniz mersiyeler hiçbirini artık geri getirmeyecek. Bize kalan beşeriyetin telafisi imkânsız utancı olacaktır.

salihyazar@gmail.com