salihyazar @ ybhaber.com

İnsanı merkeze koyan ve dışlayan iki farklı yaklaşımın ortaya çıkardığı eğitim sonuçlarını irdeleyen örneklerle yazıma başlamak istiyorum.

Önce insanı merkeze alan örneği vereyim:“İskoçya’nın Aberdeen şehrinde yan yana bulunan kilise ve cami, türüne az rastlanır bir dayanışma örneği sergiliyor.Kilisenin hemen yanındaki küçük mescide sığamayan cemaatin dışarıda namaz kıldığını gören St John’s Kilisesi piskoposu Rev Poobalan, kilisenin yarısını Müslümanlara tahsis etti. İskoçya’da ilk defa bir kilisenin cami cemaatine yer verdiğini söyleyen Poobalan, “Eğer yardım teklifinde bulunmasaydım, bu, inancıma ters bir durum olurdu.

İnsanı dışlayan ve aşağılayan ikinci örnek bizden: “Türkçe bilmeyen Kürt çocukları, derslere adaptasyon sorunu yaşayınca zekâlarında bir sorun olup olmadığını anlamak için rehabilitasyon merkezine gönderiliyor.

Araştırmacı Yazar Keje Bemal, engelli çocuklarda ana dilde eğitim hakkıyla ilgili bir araştırma yapmak için kenar mahallelerde bulunan rehabilitasyon merkezlerine başvurdu. Ancak orada çok çarpıcı farklı bir durumla karşılaştı. Okula başladığı zaman Türkçeyle tanışan Kürt çocukları, bilmedikleri dile adapte olmakta güçlük çekince, zekâlarında bir sorun olup olmadığı anlaşılsın diye rehabilitasyon merkezlerine gönderiliyor. Daha da acısı ise burada yapılan zekâ testlerinin Türkçe metinlerden oluşuyor.

İstanbul’da 20’den fazla rehabilitasyon merkezini gezerek yaptığı araştırma, Kürt çocuklarının anadilinden dolayı yaşadıkları sorunları çarpıcı sonuçlarla ortaya koydu. Bemal, Türkçeyle okula başladıkları zaman tanışan Kürt çocuklara, dersleri anlamadığı gerekçesiyle “zekâ engelli” teşhisi konulduğunu tespit etti.

Araştırmada Kürtçe konuştuğu için sorun yaşayan çocukların kendi dillerinden soğuduğu, dile küstüğü de belirlendi. Bu duruma en çarpıcı örnek 13 yaşındaki S..adındaki bir çocuğun anlattıkları. S., “Kürtçe pis ve kötü bir dildir. Kürtçe konuştum diye ‘deli’ deyip buraya gönderdiler. Okulda arkadaşlarımız bizimle konuşmuyor. Öğretmene söylüyorlar. Herkes bizimle dalga geçiyor. Ben artık yemin ettim, asla Kürtçe konuşmak istemiyorum” diyor.

Çağdaş eğitim için dayatmacı eğitim anlayışından bir an önce dönülmeli. Uzaktan izlemeye ve temel gereksinimlerini karşılamaya yönelik sevk ve idareyi kontrol dışında çocuklar kendi haline bırakılmalıdır. Doğal mecrasını bulan sistem sorunsuz işleyecektir. Evrensel değerler çıtası üzerinden bakıldığında, dünyaya uyum sağlamış insanlar ortaya çıkacaktır. 

Üst iletişim dili oluşturmada kültürel farklılıkların engel değildir. Kendi ana diliniz bile.Olsa olsa zenginleştirici katkı sağlar. 

Demokratik devletler insanı, merkeziyetçi devletin taciz ve yıldırmalarından korumayı sağlar. Üretken, buluşçu bireyler yetiştirmeye çalışır. 

Devlet imkânlarını seferber ederek yol açar. İnsan gerisini kendisi hal eder.

salihyazar@gmail.com