salihyazar @ ybhaber.com

13 Nisan 2009’da gözaltına alınan Haberal, 17 Nisan 2009’dan beri Ergenekon davasında tutuklu. 

Avukatları, “hayati tehlikeyi gösteren raporlara rağmen Haberal’ın tahliye taleplerinin gerekçesiz olarak hâkimler tarafından geri çevrildiğini” belirterek dava açtılar. Yargıtay 4. Hukuk Dairesi, dokuz hâkimi 1500’er lira tazminat ödemeye mahkûm etti. Gerekçede “AİHM kararlarına göre tutukluluğun devamı için somut olgular gösterilmesi gerektiği” vurgulandı. Ayrıca AİHM’in, her tutukluluk için otomatik gerekçe hâline getirilen “kaçma ve delilleri karartma” şüphesini “basmakalıp gerekçe” olarak nitelendirdiğinin altı çizildi. O gün için başbakan: (17 Haziran 2010)

“Üst mahkemenin ceza vermesini hukuk adına çok ciddi bir sıkıntı olarak görüyorum. Bugüne kadar olmamış ve yeni kapıların açılmasına mesnet teşkil edecek bir adımdır. Henüz yargı süreci devam ederken Anayasa’yı çiğneyerek böyle bir kararı verme yetkisini üst mahkeme nereden buluyor? Bu bir. İkinci bir konu, bundan sonra mahkûm olanından tutuklusuna kadar hepsi için böyle bir kapı açılacak mı? Açılacak. Şimdi herkes müracaat edip aynı şekilde bu tür davaları açmak suretiyle kendilerine çıkış yolu arayacak mı? Arayacak. Peki, bunun altından neyle kalkacaksınız? Hangi hukuka, hangi maddeye dayalı olarak bu adımı atıyorsunuz? Bunun ideolojiden ayrı bir yanı olamaz. (...) Yargı o kararla birlikte güvenilirliğini adeta bitirmiştir. Bunu böyle bilin, bitirmiştir. Dokuz hâkime böyle bir cezayı verdiğiniz andan itibaren bu ülkede artık yargının güvenilirliği kalmaz.” demişti

2013(Şubat): “Başta eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ olmak üzere, diğer generallerimizin hiçbirine alışılmış anlamda ‘terör örgütü mensubu’ demek çok ciddi bir yanlıştır. Bu tanımlamayı yapanlar şu anda bulundukları makam itibarıyla kendilerini sağlamda görseler bile tarih onları affetmez... Bunun affedilir bir yanı yok, çok ciddi bir yanlış.” diyordu. Kaynak: Serdar Akın/Yazar-gazeteci

salihyazar@gmail.com