mervekart @ ybhaber.com

8 Mart'a Dünya Kadınlar Günü demişler, kaitalizmin dişleri arasına atmışlar.

 Ama dünya küresel, kapitalizmin ne suçu var. İnsanoğlu  şahsına değer vermek ve önemsendiğini  görmek üzre çeşitli günler icat etmiş, sonra da o günlerde kendini özel bir varlık olarak hissetmek için bilumum duygularını kapitalizme peşkeş çekmiş. Dolar dolar düşünen beyinler ne yapsın(!) tabi ki insanların duygularını kullanarak ekonomiye can verip insanı iyice robotik  hale dönüştürür.

 Anneler Günü, Babalar Günü, Öğretmenler Günü, Sevgililer Günü, Kadınlar Günü vs vs diye uzayıp gidiyor bu örnekler silsilesi.  Ve ne hikmetse bütün bu özel günlerde mutlaka isyan edip, bu günlerin kapitalizm saçmalığı olduğunu ileri sürüp haklı isyanlarına ortakçı arayan tipler olabiliyor. Fakat bu tiplerde toplumsal baskı ile  ''yılda bir gün hediyeleşiyoruz, önemsendiğimizi hissediyoruz, geriye kalan 364 gün  ' hiç gibi yaşamların' içinde savruluyoruz, bırakın o günü de nasıl istersek yaşayalım' argümanı karşısında silikleşip gidiyorlar.

Ama hayır, ben bu argümanı kabul edemem.

Deseler ki : ' Tamam kardeşim bu özel  günler o çok sevip yediden yetmişe hepimizin kullandığı kavram olan kapitalizmin bir oyunu, yine Amerika kandırıyor bizi(!) , bu sistem duygularımızı sömürüp Dolar'lara, Lira'lara pompalıyor. Gelme sen de oyuna; kadınını, anneni, babanı, sevdiklerini, değer verdiklerini bir güne sıkıştırmalarına izin verme. Onları, senede bir gün özel olmaya ihtiyaç duyar hale getirme, 365 gün sevgini ve saygını hediye et, karşındakini değerli kıl kimse de özel günlerde hatırlanmaya ihtiyaç duymasın.'' deseler kabulüm.

Genel isyanımı arz ettikten sonra günün anlam ve önemine binaen  birkaç şey söylemek boynumun borcu oldu. 8 Mart'ın Dünya Kadınlar Günü olarak kutlanmasının hikayesini sanırım bilmeyenimiz yoktur. En azından sosyal medya kullanan herkes, takvim yaprakları 8 Mart'ı gösterdiğinde günün anlamına yönelik yapılan paylaşımlardan rahatlıkla öğrenebilir diye düşünüyorum. Çünkü bütün sene 'kadın ve hakları' kimsenin aklına gelmez  ya da 'kadın ve hakları' gündeme gelecekse  illa bi taciz-tecavüz olayının bütün toplumda sükse yapması gerekir. Onun haricinde oturup düşünmez kimse neden 'kadın hakları' diye bir kavrama ihityaç duyuldu diye. ( Bu konu hakkında çalışmalar yapan hassas insanları tenzih ediyorum.) Kadın ve Erkek ayrıştırması katı bir şekilde cinsiyetçilik üzerinden yorumlandığı için toplum psikolojisinde ters tepki yarattığı ve bunun üzerine tecavüzlerin, tacizlerin, kadın cinayetlerinin, şiddetin, çocuk yaşta evliliklerin arttığı kanısındayım. Çünkü bu konuyla alakalı sürekli toplumsal bir baskı var, kadın objeleştirilip tartışma konusu haline getiriliyor, taciz ve tecavüz haberleri  medya algısı yaratıyor, hatta bu tarz haberlere yapılan tiyniyetsiz yorumlar ; örneğin ' kadının o saatte dışarı da ne işi vardı' , ' öyle giyinirse tabi tacize uğrar, haketmiş'  , 'erkeğinde nefsi var kuyruk sallamasa öyle olmazdı' vb. yorumlar eşeğin aklına karpuz kapuğu düşürmek deyimini hatırlatıyor bize. Medya olayın bu yönünü yansıtarak toplumda bir algı oluşturuyor, oluşan bu algı ile psikolojik ve ahlakı yönden zayıf insanlar da taciz ve tecavüz gibi aşağılık birtakim şeylere yönelebiliyor diye düşünüyorum.( Bu konuyu detaylandıracak kadar psikoloji ve toplum bilimi birikimim yok ama sosyolog ve psikolog arkadaşlarımızın bu konu üzerinde düşünmeleri için ortaya bir fikir atmaktan kendimi alıkoyamadım.) Medya algısı tecavüzcülerin işledikleri suçu tabi ki de meşrulaştıramaz o da işin ayrı bir boyutu.  Dikkat çekmek istediğim nokta kadın vurgusu ne kadar çok yapılırsa o kadar ters teptiği.

Aynı zamanda KADINLARIN  değerli olduğu,kimseye kanıtlanmak zorunda değildir; tıpkı erkeklerin değerli olduğunun kanıtlanmadığı gibi. Çünkü karşı cins her durumda kendini üstün ve değerli gördüğü için kendisinin değerini kanıtlamaya ihtiyaç duymuyor ( yine tekrar etmeliyim ki istisnaları tenzih ederim). Bırakalım artık şu kadınlar çiçektir, kadınız haklıyız, bayan değil kadın muhabbetini, kuldan üstünlük ve ayrıcalık beklemeye ne gerek var. Kadının değeri sahip olduğu haklardan değil varoluşundan geliyor zaten. Yaratıcı,kadını mucizeye aracı kılmıştır bundan ötesi var mıdır?  Hasan El Banna ne demiş , 'ümmetin yarısı kadınlardan oluşur yarısınıda kadınlar yetiştirir.' Bu cümlenin üzerine kadınların değeri tartışma konusu olabilir mi?  Kadın toplumun can suyudur, toplumu değiştirmek isteyen işe önce kadınlardan başlasın. Merhamet çerçevesi  içinde adalet ve hakkaniyet klavuzunun sağlanabilmesi annelerin evletlarını yetiştirmeleriyle alakalı değildir de nedir? Hakkı, hukuku, adaleti, vefayı ve saygıyı bilen evlatlar yetiştirin ki dünya daha yaşanabilir bir yer haline gelsin, kadınlarımız taciz ve  tecavüz ihtimalinden korkarak yaşamasınlar, küçük yaşta evlenmeye mecbur bırakılmasınlar, okulda olmaları gereken yaşta omuzlarına cinsiyetlerinin sorumlulukları yüklenmesin,  itilmeye- kakılmaya -şiddete maruz kalmasınlar, bedenleri namus ölçüsü sayılmasın, iş yerinde-okulda-sosyal alanlarda mobbinge uğramasınlar.   Kadınlarımız da iyi bir vücud sahibi olmanın iyi bir kafa sahibi olmaktan daha fazla prim yaptığı dünyaya aldanmasınlar ve Hz.Havle'yi, Hz.Fatma'ı, Hz. Hatice'yi, Hz.Ayşe'yi, Nene Hatun'u, Şerife Bacıyı, Halime Çavuşu, Constance Markievicz'i, Nwanyeruwa'yı, Esma Mahfuz'u, Rosa Park'ı, Suu Kyi'yi, Benazir Butto'yu,  Türkan Saylan'ı ve daha sayamadığım nice mücadeleci, emekçi kadınları unutmasınlar.

Sene de bir gün değil her gün anılmak ve anlaşılmak dileğiyle …