mervekart @ ybhaber.com

                                            

Enerji denince  aklımıza gelen ilk tanım 'enerji  maddeye hareket kazandıran güçtür.' Sözlük karşılığı budur. Fakat enerjiyi  sadece maddeye hareket kazandıran güç olarak tanımlamak yeterli olmaz. Enerji aynı zamanda teknik-siyasi ve ekonomik gelişmelere yön veren güçtür.  Bunun en somut örnekleri ise İngiltere ve Amerika'dır.

 İngiltere sanayi devrimine ev sahipliği yapan ülkelerdendir. Çünkü o dönemin en önemli  enerji kaynağı olan kömürün gerek üretiminde gerekse tüketiminde tekelci bir güce sahipti. Yine İngiltere kömürle birlikte o dönemin en önemli güç sembollerinden olan demiri de üretim sürecinde etkin ve verimli kullanmayı başararak dünya liderliğine yükseldi.  Sanayi Devrimi'ni yerine getiren ülkelerin hızla kalkındığını görmekteyiz. Gelişen ülkelerin başında gelen İngiltere'nin bu üstünlüğü ancak 1800 yılların başına kadar devam edebildi.

1859'da Amerika- Pensilvanya'da  açılan ilk petrol kuyusu ile beraber dünyada ki güç dengeleri değişti. İşte bu tarihten sonra dünyada ki siyasi-ekonomik güç dengeleri tamamen değişmeye başladı. Bu durum karşısında enerji kaynaklarının önemi daha da netleşti ve enerji kaynaklarına sahip olabilmek içinde farklı stratejiler oluşmaya başladı.Örneğin Almanya.1871 de Bismarg'ın katkılarıyla kendi imparatorluklarını kuran Almanlar o tarihe kadar kendi iç meseleleriyle ilgilenirken o tarihten sonra dünya tarihi ve dünya coğrafyasıyla ilgilenmeye başladılar. Yaptıklar şey dünyadaki enerji lokasyonlarını tespit etmek ve bu lokasyonlardaki ülkeleri tanımak ve tarihlerini öğrenmekti. Bütün bu gelişmeleri Almanya çok yakından takip etti. Çünkü güçlerini kaybetmek istemiyorlardı. O dönemlerde kendi topraklarında petrol olmayan Almanlar gözlerini Mezopotamya dediğimiz bugün ki Irak topraklarına çevirdi.Almanya  bu topraklara sahip olmak için o dönemde Irak topraklarının sahibi olan Osmanlı ile ilişkilerini geliştirme ve iyileştirme yoluna girdi..

1908 senesin de ise İngilizler tarafından İran'da ilk petrol kuyusu açıldı ve bundan hemen sonra bugün de herkesin bildiği BP kuruldu. O dönem İngiliz komutasının başında Chirrchill vardı ve Chirchiil tarihi bir karar alarak Alman donanması ile de mücadele edebilmek için donanmanın yakıtını kömürden petrole geçirdi. Bu önemli bir karardır çünkü kendi topraklarında petrol yok.

???

 Kömürün yerini petrole bırakması dünya tarihinde sancılı bir dönem olarak hatırlanır. Bu geçiş çok kolay olmamakla birlikte iki dünya savaşı ile gerçekleşmiştir. Birinci Dünya Savaşı ile İkinci  Dünya Savaşı'nın nedenlerinin esası kömürden petrole geçiştir.

 Bir nevi enerji savaşı!

 Bugünde petrolden doğalgaza geçiş söz konusu. Bu geçişinde kolay olmadığını görmekteyiz.. Doğalgaz rezervlerinde Rusya önde. Rusya tek başına dünya doğalgaz rezervlerinin %30'una sahip. Bununla birlikte İran'da  dünya doğalgaz rezervlerinin %20'sine sahip.

2. Dünya Savaşı'ndan sonra enerjinin önemini iyice kavrayan Avrupalı devletler birlikte hareket etmeye başladılar.

             *1951-Paris Antlaşması                                                                                                                           * 1957-Roma Antlaşması

Enerjiyi kömürle tesis edemeyen ülkeler bu sefer  enerjiyi nükleer yollardan tesis etme yoluna gittiler.  Başarılı oldular mı? Olamadılar..

Ortadoğu'ya baktığımızda doğalgaz rezervlerini görebiliriz. Fakat Ortadoğu'da yüksek kapasiteli çalışacak yatırımlar söz konusu değil. Petrolün yerini almaya çalışan doğalgaz bir takım dezavantajlara sahip. Mesela üretim merkezleri ile tüketim merkezleri arasında coğrafi  açıdan büyük bir fark var. Bir diğeri  doğalgaz alım-satımı ülkeler arası antlaşmalarla yapılmakta, taşınmasında da ayrı bir prosedür mevcut. Son olarak doğalgazın depolanması da zahmetli ve ekonomik açıdan külfetli bir durumda.

Türkiye'ye baktığımızda ise enerji tüketimi ile üretimi arasında ciddi bir fark olduğunu görüyoruz.2016 verilerine göre  37 milyar dolara yakın bir enerji faturamız var...Yine 2016 verilerine göre Cari açık 34 milyar dolara yakın. Cari açığı geçkin bir enerji faturamız var ne yazık ki. 

Burda Türkiye'nin şöyle bir avantajından bahsedebiliriz. Dünyanın en büyük hidro karbon kaynaklarına sahip ülkelerin komşusuyuz diğer taraftan en büyük tüketim merkezi olan Avrupa'nın da geçiş güzergahı üzerindeyiz. Yani Türkiye enerji  koridoru olarak stratejik öneme sahip bir ülkedir. Enerji koridoru gibi bi konuma sahip olmak ülkemize ekonomik bir gelir sağlamaktadır sadece enerjiye geçiş sağlamak ile ülkenin ekonomik kalkınmasını sağlamak mümkün değildir. Bu yüzden enerjiyi etkin ve verimli kullanmayı bilmeliyiz. Enerjiyi üretim sürecinde verimli kullanmalıyız. Örneğin, dünyanın en fazla petrol kaynaklarına sahip Arap ülkelerine baktığımız zaman gelişmişlik düzeyinin alt seviyelerde olduğunu görebiliriz. Petrole sahip olabilirler fakat üretim sürecinde en iyi şekilde kullanmadıktan sonra bir anlam ifade etmemektedir.

Ekonomik büyüme üretimin  bir önceki döneme göre artması demektir. Üretimin artması gelirin artmasına neden olur. Gelirin artması ile bu gelir, toplumun her kesimine adil bir şekilde dağıtılacak olursa yaşam standartlarında iyileşmeyi de beraberinde getirir. Böylece sosyal kalkınmada gerçekleşmiş olur.  Sosyal kalkınmışlık düzeyi yüksek ülkelere baktığımızda enerji üretiminin yüksek olduğunu rahatlıkla görebiliriz. Bu derece önemlidir enerji.. Enerjinin bugün ki ve  gelecekte ki durumuna bakacak olursak eğer enerji tüketiminin her yıl arttığını ve de artacağını belirtebiliriz.  Enerji tüketiminde meydana gelen artış gelişmekte olan ülkelerden kaynaklanacaktır. Bu ülkelerdeki enerji tüketiminin  %40 civarında artacağı söyleniyor. Talebinde en hızlı artış gösterecek enerji kaynakları ise ;nükleer enerji ve yenilenebilir enerji kaynaklarıdır. Bu kaynakların her yıl talebinde %2 civarında artış beklenmektedir. Fosil yakıtlara baktığımızda da kömürün talebinde bir artış söz konusu olacaktır.  Neden? Başta Çin olmak üzere bütün ülkeler kömür rezervlerini olabildiğince kullanıyor. Çünkü kömür kullanarak üretim maliyetleri düşüyor bu da fiyatların düşmesine neden olup rekabet gücünü arttırıyor. Dünyada en çok kömür rezervlerine sahip 2 ülke var. #AMERİKA-ÇİN#

???

Sonuç olarak 18 yy. ikinci yarısında İngiltere'de başlayan ve hızla Avrupa ve Amerika'ya yayılan Sanayi Devrimi göstermiştir ki enerji uygarlıkların devamı için vazgeçilmez bir unsurdur. Enerjiden bağımsız bir şekilde büyümek sosyal-toplumsal bir açıdan kalkınma göstermek imkansızdır. İktisadi anlamda güçlü bir devlet olmanın yolu enerji sorununu çözmekten geçmektedir. Enerji sorununu çözebiliyorsa bir devlet ekonomik anlamda belli bir gücü elde etmiş demektir. Ekonomik anlamada güçlü olan ülkeler dünya siyasetine yön veren ülkelerdir. Dünya var oldukça enerji konusu önemini koruyacaktır.