mervekart @ ybhaber.com

 

İnsanlık tarihinin kadim coğrafyası ORTADOĞU..

Dinler, kültürler ve tarihle yaşayan üzerinde asırların izini taşıyan coğrafya, ilk insana, peygamberlere,önderlere, nice savaşlara, devletlere ve medeniyetlere ev sahipliği yapan ORTADOĞU. Ortadoğu kavramı üzerinde farklı tanımlamalar mevcuttur. Yakın dönemde İngiliz haritacılığı tarafından şekillendirilmiş Mezopotamya ve çevresinin son birkaç yüzyılı bölgenin bugününe denk klavuzluk yapmaktadır.

Ortadoğu bir yandan kutsal idealizmin mekanıyken bir yandan da hırsların, toprak ve iktidar oyunlarının mekanı olagelmiştir. Ortadoğu haritası sınırları cetvelle çizilen; halkları dil, din, kültür ve coğrafya gibi doğal sebeplerle değil cebren birbirinden ayrılmış ülkelerden oluşmaktadır. Bu harita 'batılılar' tarafından çizilmiş ve bölgeye 'Ortadoğu' adı verilmiştir. Dünyaya nüfuz eden merkezin doğusunda olduğu için merkezin doğusu - ortanın doğusu mantığıyla hareket edilip 'ortadoğu' kavramı 19.yy da vücut bulmuştur.

20.yy ın başında Ortadoğu'nun hemen hemen tamamı Osmanlı İmparatorluğu tarafından yönetiliyordu. Osmanlı Devleti'nin yavaş yavaş gücünü kaybetmeye başlamasıyla , Batı'nın gözünde 'hasta adam' olarak görülmesiyle birlikte dengeler değişmeye başladı. Osmanlı Arabistan olarak bilinen bölgeye hakimdi. O dönemde Arapça'da Arabistan ya da Arap ulusu diye bir kavram yoktu. Bu topraklarda yaşayan insanlar göçebeydiler ve kendilerini 'bedevi' olarak adlandırıyorlardı. Kimlikleri ve bağlılıkları büyük bir aileye veya kabileye mensup olmaktan kaynaklanıyordu . İngilizler ,Arapları Osmanlıya karşı bağımsızlık savaşlarında yardım edeceklerini söyleyerek tahrik ettiler, Araplara bir kimlik ve ulus olma fikrini verdiler. İngilizler Araplar arasında milliyetçilik tohumlarını serperken başka vaadlerde de bulundular.

Peki bu başka vaadlerde bulundukları kimdikimlerdi?

19.yüzyıldan beri kutsal topraklara göç eden Yahudilerdi. Kısa süre de örgütlü bir Yahudi nüfusu oluşturuldu. Bu uluslararası hareketin adı 'Siyonizm'dir. Yahudiler soykırımdan kaçıyorlardı. Ancak bundan daha önemlisi Yahudi kaderinin gerçekleşmesiydi yani Romalılarca çıkartıldıkları vaadedilmiş topraklara geri dönüştü. 1917'de İngiliz Dış İşleri Sekreteri Balfour, İngiliz Yahudi Cemiyeti'nin lideri Rothschild'e yazdığı mektupta İngiltere'nin Filistin'de Yahudiler için bir devlet kurulmasını desteklediğini ifade ediyordu. Bu tarihi belge 'Balfour Deklarasyonu' olarak bilinir. Ve o günden bugüne Yahudiler, Filistin'de kan dökmekte.

1918 de barış ile birlikte Ortadoğu halkı, dünyaya yeni bir düzen vermek isteyen galip devletlerin pazarlık masalarında alınıp satıldı. Ortadoğu'nun kaderi yazılmaya başlandı. Ve öyle stratejik yöntemler uyguladılar ki Batılı devletler, tabiri caizse her yaptıklarına ve yapacaklarına kılıfları hazırdı. Örneğin Cemiyeti Akvam veya Ortadoğu da kukla olarak kullanabilecekleri uydurma devletler oluşturmaları. Tablonun geneline ayrıntılarıyla baktığımız zaman Avrupalılar'ın şeytani planlarını okuyabileceğimizi düşünüyorum. Bu plan da Arapları bölüp yönetmek ve birçok küçük, zayıf devletçik yaratmak fikri ve fiili icraatler söz konusudur. Milletler arasına düşmanlıklar sokarak ve böylece Avrupa gücüne karşı birleşik bir Arap ulusu çıkmasını önlemek için çalıştılar, çalışıyorlar ve çalışacaklar. Bunu farkedemeyerek bu coğrafya da Müslümanlar olarak birbirimizi yemeye devam edersek hep başkalarının ekmeğine yağ sürmeye mahkum olacağız ve Oratdoğu'nun kaderi dünyanın beşten büyük olmadığını kanıtlar derecesinde yazılmaya devam edecek.