deniz-ozd36 @ hotmail.com

 Sıradan bürgüne başlarken, Türkiye’nin bazı illerinde deprem olduğu haberiyle hepimiz sarsıldık. Aklımız depremdeydi ne kadar ölü ne kadar ev yıkılmıştı. Hiç kimse hesaplayamamıştı böyle bir depremi. Tamamen hesaplarımızı alt üst eden bir olaydı. Saatlerin geçtikçe depremin verdiği büyük yıkımlar çok sayıda insanın canını kaybetmesine sebep olmuştu.
 
 Depremin yaşandığı birçok yerden gelen görüntüler ile insanlar adete yıkılmıştı. Televizyon başında herkes duygularına hâkim olamıyordu. Enkazdan çıkanlar ve onları arayan aileler, herkesi göz yaşlarına boğmuştu. Depremin verdiği zarar büyüktü. Birçok yere görevliler ulaşmıyordu. Adete her yer mahşer yerine dönmüştü.  Adeta mahşerin provasını yapıyordu insanlar.
 
  Ardında tüm Türkiye kenetlendi.  Büyük bir samimiyetle olay yerine koşan, olay yerine yardımlarını gönderen, umre için paralarını biriktirip ve bunları bir kalem ile deprem bölgesine yardıma gönderen insanlara şahit olduk. Yurt içinde yardıma koşan halktan sonra yurt dışından maddi yardımlarla seferber olan insanlara şahit olduk.
 
 Öyle bir şeydi ki bu, tüm dertlerimizi unuttuk. Aramızdaki sorunları bir yana bıraktık. Aklımız ve kalbimiz sadece deprem bölgesindeydi. Tabi ki her insan için bu geçerliydi. Enkaz altında çıkarılan her insandan sonra getirilen her tekbir sesleri bizleri çok duygulandırdı. Çünkü bu haykırışlar, Müslümanların halen ben buradayım demesiydi. Bir çok badireler atlatan Müslüman halk, adete akidelerinin gereğini yaparak bizlere büyük bir ders vermişti. Evet tüm halk tek ümmet oldu. 
 
 
  Enkazdan sonra seferber olan halk, cemaatler ve sivil toplum kuruluşları adete göğsümüzü kabartı. Elhamdülillah kardeşlik budur dedik. Müslümanlık budur dedik. Hepsine buradan nasıl teşekkür edeceğimi bilmiyorum. Ne desem azdır. Onlara mükâfatların en güzeli, Allah Subhanehu ve Teâlâ’nın katında alacakları cennettir inşallah. Onlar ve aileleri hep birlikte cennette beraber olsunlar.
 
  Yazımda kimseyi eleştirmek istemiyorum. Kurum ve kuruluşları ve devlete bir şeyler yazmak istemiyorum. Her yetkilinin suçu vardır. Devletten tut, belediye başkanına, kaçak iş yapanlara, bunlara ruhsat verenlere ve müteahhidine kadar. İleriki zamanda bunun hakkında birçok yazı yazılır, konuşulur elbette. Bunları dinleyip, ders çıkarmakta büyük yarar vardır. 
 
  Burada açıklamak istediğim asıl konu  Müslümanların dayanışmaları ve tavırlarıdır. Üzerinde çok badireler atlatan Müslümanların  ben buradayım demeleridir. Malını, çocukları kaybeden herkes ve bunların Allah Subhanehu ve Teâlâ’ya karşı teslimiyetidir. Bu sadece İslam dininin şiarıdır. Hayata tekrar bağlayan bir akidelerin oluşudur. Herşeyini kaybetsen'de, hayatın yeniden devam ettiğini kavraya bilmektir.
  
 
  Bu geçen zamanın içinde, birçok kişi kurtuldu. Birçoğu da kurtulmayı beklemektedir.  Sesiz sedasız yıkıntıların içinde "sesimi duyan var mı" diyecek bir kişinin sesin gelmesini beklediler. Elimizde bir şey gelmiyor dua etmekten başka. Buradan yazmak kolay elbette. Bir de kendini onların yerine koy. Çok farklı bir durum, büyük bir acı, tarifsiz yıkımlar, kaybolan hayatlar…
 
  Bu afette çok kişi dersler kendince çıkarmıştır. Kimileri hayatın kıymetini. Kimileri insanlar arasındaki o değerli ilişkiyi. Kimisi de hayatın asıl sahibi olan Allah Subhanehu ve Teâlâ’ya olan şükrünü. Yaşadığımız dünyanın, bir eğlenceden ibaret olduğunu farkında değiliz bazen. Elindeki varlığın 103 saniyede kaybolması gibi. Allah Subhanehu ve Teâlâ ayetinde şöyle buyuruyor:
 
“Dünya hayatı bir oyun ve eğlenceden  ibarettir.” (Enam, 6/32)
 
 
Allah Azze ve Celle, insanları beklemediği bir anda sınava tabi tuttu. Pek ala hayatın asıl sahibi olan Allah Subhanehu ve Teâlâ’ya karşı ne kadar hazırdık. Ne kadar hayatlarımızda çelişkiler vardı! Her ne kadar içimize huzur dolduran şeyler yapıyorduk desek de. O ölümün son anında o huzur hala içimizde var mıydı! Arkanda pişmanlıklar dolu bir hayat  bırakmış mıydık….Evet, ölümün ne kadar yakın olduğunu bu gibi afet, bizlere gösterdi.
 
  Yazıma şu cümleler ile son vermek istiyorum "Sesimi duyan var mı"
Umarım başta nefsim olmak üzere, herkes bu sese kulak verir. Hayatlarımızı bu sesin gölgesinde inşa edip, ona göre bir hayat yaşarız. Ölüm kapımızı çalmadan. 
 
 Allah bizleri bu tür afetlerden korusun. Ölüm kapımızı çalmadan gerekli hazırlıklarımızın olması ümidiyle, sizlere yerin göğün sahibi olan Allah Subhanehu ve Teâlâ’ya  emanet ediyorum. Sizi selamların en güzeliyle selamlıyorum. Essalamun Alaykum ve rahmatullahi ve bereketuhu. 
Allahu Ekber!  Allahu Ekber!  Allahu Ekber