deniz-ozd36 @ hotmail.com

  Günümüz siyasetinin alçaldığı bir sürü olaylara şahit olmaktayız. Bunlardan biri özelde Suriyeliler, genelde diğer göçmen Müslümanlara karşı yapılan ırkçı yaklaşımlar ve saldırılardır. Siyasilerin ve ünlülerin  dilinden düşürmedikleri Suriyeli kardeşlerimize karşı yapılan çirkef üsluplar çekilmez bir hal almıştır. Siyasilerin ve ünlülerin mülteciler üzerinden kışkırtmaları toplumun huzurunu iyice kaçırmıştır. Bu sebeple Türkiye'nin bir çok yerinde suçsuz göçmen kardeşlerimize  karşı yapılan saldırılar ve  sonu ölümle sonuçlanan olaylara şahit olmaktayız. Mülteci kardeşlerimiz, vicdanların kabul edemeyeceği, insanlığın konuşmaktan  dahi haya edeceği çirkinliklere maruz kalmaktalar.
 
  Bir Suriyelinin yaptığı  olayı tüm Suriyeli  ve diğer tüm göçmenlerin üzerlerinden değerlendirmek, insanlar için en büyük vebaldir. Bir kişinin suçu üzerinden bir toplum hedef gösterilemez. Bu yanlış ve çirkin bir yaklaşımdır.  Bir Suriyelinin yaptığı   bir olaydan dolayı tüm Suriyeli kardeşlerimizi suçlamak büyük bir cürümdür. Tüm mülteci kardeşlerimizi aynı kefede değerlendirmek, iftiradır. Ülkedeki tüm olayları mülteciler üzerinden değerlendirmek büyük bir hastalıktır.  Ekonomik sıkıntıları ve tüm ahlaksızları sadece Suriyeliler üzerinden değerlendirmek, cahillikten başka bir şey değildir. Daha önce bu topraklarda hiçbir zaman ahlaksızlıklar ve ekonomi sıkıntılar yokmuş gibi davranılmaktadır.
 
 
 Bu konuda daha duyarlı olması gereken Müslüman ülkeler, Batıya kıyasla sınıfta kalmıştır. Yoğun göç alan Batı toplumlarında bile Türkiye'de  olduğu gibi Irkçı saldırılar yaşanmamaktadır!  Batının seçimlerinde bile bu kadar  yabancıları siyasi malzeme yapmamıştır. Yabancı sorunu Türkiye’de ki gibi  böyle kontrolden çıkmamıştır. Her ne kadar Avrupa da yaşayan yabancılara karşı hükümetler ön yargılı olsa da yabancı sorunu Türkiye’de ki kadar gündeme gelmemiştir. Avrupa ülkelerinde bir yabancının işlediği suç diğer yabancılar üzerinden hedef gösterilmemiştir. Avrupa da  gece yarısı kimse yolunu kesip sen yabancısın demedi. Gece yarısı evini sen yabancısın diye basmaz . Avrupa da kimse karının-kızın namusuna göz dikmedi. Burada Avrupa toplumunu masum olarak gösterme gayretinde değilim. Onların da bir çok konuda  eksikleri var. Avrupa ülkelerinde birçok Irkçı saldırılar ve İslam’a hakaretler yapıldı. Halkı Müslüman olan ülkeler, Batı ülkelerine kıyasla daha duyarlı olması gerekirken, tam tersi, Müslüman kardeşlerimize karşı yapmadığımızı bırakmadık. Yıllarca yönetildiğimiz laik sistemin boyasıyla ne kadar  da boyanmışız !!
 
 Mülteci kardeşlerimize sahip çıkmak cennet vesilesidir.  Şuan dillerden çıkan Irkçılık söylemleri onlar için birer mermi olarak geri dönmektedir.  Suriyeli kardeşlerimizi Esad zalimine geri göndermek, bizler için  kara  bir lekedir. Allah bizleri affetsin. Allah’ın azabı çok büyüktür. Mazlumlara sahip çıkma zorunluğumuz vardır. Hatalarımızın farkında olmalıyız.
 
  Doğal olarak Suriyeliler ve diğer göçmenler suç işlemektedir. Devlet bunların cezası vermelidir. Burada suçu işleyenler üzerinden değil de diğer suçsuz olanlara karşı adaletli olmalıyız. Kardeşliğin gerektirdiklerini yapmalıyız. 
 
 
  İslâm'ın adaletini, nizamı her konuda eksikliğini hissettiğimiz gibi, mülteci kardeşlerimizle aramızdaki ilişkilerin tanzimi konusunda da büyük bir eksiklik vardır.  Bu eksiklikler, İslam’ın içimizdeki rahmeti alıp götürdüğünün farkında olmalıyız. 
 
  İslam , hayata dair tüm sorunları kusursuzca çözdüğü gibi bu sorunu da çözmüştür. İslam kim olursa olsun, aynı namazın safında olduğu gibi insanları  aynı hizada tutmuştur. Kimsenin makamından, ırkından dolayı  birbirinden üstünlüğü yoktur.  Şurada vereceğim hadis bizler için büyük bir örneklik teşkil etmektedir. Hz. Muhammed (sav)'nın Irkçılığa karşı tepkisi bizleri düşündürmesi gerekmektedir. Aşağıda vereceğim hadis, bizim için bir yol haritası olmalıdır. Bunun üzerine Hz. Ebu Zer (ra)hatasını anlaması ve hemen orda Hz. Bilal’dan özür dileme şekli, bizlerde ki  kendini üstün görme psikolojisini yok etmesi gerekir. Bu örneklik basit bir hikaye değildir. Bu hadise üzerinden İslam’ın Irkçılığa olan bakışını anlamaktayız. Şuan ki Türkiye de yaşanan Irkçılık saldırılarına 
karşı tavrımızı koymamız gerekir. 
 
  İslam’da Müslümanların birbirlerine nasıl davranması gerektiğini , aşağıdaki hadis bize açık ve net bir şekilde bildirmektedir. 
 
  Hz. Ebu Zer (ra) ile Hz. Bilal-i Habeşi (ra) arasında bir konuda görüş ayrılığı olmuştu. Aralarındaki konuşma uzadı, derken sertleşme oldu. O arada Hz. Ebu Zer, Hz. Bilal`e: “Sen bu işlerden anlamazsın ey siyah kadının oğlu!” der. Bu sözden incinen Hz. Bilal, bunu Hz. Peygamber (s.a.v.)`e haber verip; 
 
“Müslüman olduktan sonra da hala rengimizden dolayı suçlanacak mıyız ya Resulullah!” der . 
 
Bunun üzerine Hz. Peygamber (s.a.v.) Hz. Ebu Zer`e hitaben: 
 
“Kiminizin içinde hala cahiliye kalıntılarını görüyorum. Kişi hiç anasından dolayı kınanır mı?” diye onu azarlar. 
Hatasının bu kadar derin  bir yaraya sebep olabileceğini hesap edemeyen Hz. Ebu Zer`i büyük bir pişmanlık ateşi sardı. Ne yapıp edip Hz. Bilal`in gönlünü almalıyım, hatamı telafi etmeliyim düşüncesiyle sabah erkenden Hz. Bilal`in kapısına vardı. Yüzünü Hz. Bilal`in eşiğine koyup uzandı. Biraz sonra dışarıya çıkan Hz. Bilal, bu durum karşısında:
 
- Bu ne haldir ya Bilal!  Lütfen hemen kalk! deyince, Hz. Ebu Zer:
 
- Ya Bilal, kesinlikle kalkmayacağım, ayaklarınla yüzüme basarsan kalkarım, karşılığını verdi.
 
Hz. Bilal (ra):
 
- Ya Ebu Zer, sen ne diyorsun lütfen kalkar mısın?
 
Hz. Ebu Zer (ra):
 
- Asla kalkmam, ancak o mübarek ayağınla, bu kaba yüzüme basarsan kalkarım.
 
Hz. Bilal, Hz. Ebu Zer`in kalkmayacağını anlayınca onu yerden kendisi kaldırıp:
 
- “Kalk kardeşim, bu yüz basılmaya değil, öpülmeye değer; ben hakkımı sana helal ettim.” deyip onu kucaklar.
 
  Bu hadisten anladığımız üzere İslam’da gurur ve büyüklenme yoktur. Tüm Müslümanlar kardeştir. Kimsenin, kimseden üstünlüğü yoktur. Herkes aynı safta Allaha itaat ile sorumludur.  İslam’da Irkçılığın cezası olduğu gibi, Irkçılığa sebep olan tüm fasit fikirler  de çürütülmüştür.  İslam toplumunda İslam kardeşliğine önem verip  tüm yanlış fikirleri  ortadan kaldırmıştır. İnsanın ırkının Arap, Türk, Kürt olması onun cennetlik olduğu anlamını getirmez. . İnsanlar ahirette ırkları ile hesaba çekilmeyecek. İnsanlar ancak Allaha itaat dereci ile sorumludur. İnsanların en hayırlısı Hz Muhammed (sav) kendi kızı Hz. Fatma ya şöyle demiştir: 
 
“Kızım Fatıma senin baban Peygamber diye güvenme, Rabbine karşı kulluk vazifeni yap, Eğer Allah'tan nefsini satın alamazsan vallahi ben bile senin namına hiçbir şey yapamam”
 
Peygamber kızının bir ayrıcalığı yokken, bizleri sahip olduğumuz ırk, nasıl kurtarır. 
 
   İslam’ın kardeşlik bağı güçlüdür.   Bu özellik, her zaman toplumun içinde hissedilir. İslâm toplumunda adalet vardır. Müslümanlar arasında ki sorunlar bu şekilde çözülür.  Irkçılık propagandasını yapana karşı gereken ceza verilir. Bunun ne kadar çirkin bir iş olduğunu topluma verilir. Tarihte İslam toplumları hep kardeşlik içinde yaşamıştır. Bunun bir sürü örneği vardır. İslami toplumun tek gayesi Allaha kulluk olduğu için, bu tür çirkin, aşağılayıcı işlerden uzaktır. İslam’da  fikirlerle aydınlanan bir hayat nizamı vardır. İslam toplumun da Irkçılık olayları  hiç yok gibidir. Irkçılık , seviyelerin çok düşük olan toplumlarda görülmektedir. Gerçek anlamda İslam ile şurlanmak için şuraya iki Ayet bırakıyorum. Bu ayetlerden anlaşacağı üzere mülkün tek sahibi Allah Subhanehu ve Teâlâ’dır. Allah bizden Irkçılık adına, şanımız, makamımız ile böbürlenmeyi  istemezken, bizlere ne oluyor ki şeytanın  Allah Subhanehu ve Teâlâ’ya karşı çıkıp, Hz. Ademe secde etmediği gibi kibirleniyoruz.  Umarım hakkıyla düşünürüz. 
 
"Ey insanlar! Şüphe yok ki, biz sizi bir erkek ve bir dişiden yarattık ve birbirinizi tanımanız için sizi boylara ve kabilelere ayırdık. Allah katında en değerli olanınız, O’na karşı gelmekten en çok sakınanınızdır. Şüphesiz Allah hakkıyla bilendir, hakkıyla haberdar olandır." (Hucurât, 13)
 
Göklerin ve yerin hâkimiyeti/egemenliği Allah’a aittir. Ve dönüş yalnızca Allah’adır.(Nûr, 42)