deniz-ozd36 @ hotmail.com

Bilindiği gibi son zamanlarda aile içi  huzursuzluklara ve  aile içi katliamlara tanık olmaktayız. İnsanların bu tür katliamlara başvurmasının sebebini iyice incelemesi kaçınılmazdır. Sebebini bilmediğimiz olayları çözmeye kalkılırsa ortaya başka türlü sorunlar çıkar. Zaman içinde sistemin acizliği gün gibi ortaya çıkarken, suçun nedenini erkeklere yükleyerek olayı çözmeye çalışmaktadırlar. İnsanlık dışı katliamların önüne geçmek için her zaman yeni kanunlar ortalığa çıkarmaktalar. Elini her neye atan insanoğlu her şeyi bozmakta mahirdir. Allah (c.c ) insanları insanlardan daha iyi bilmesi hasebiyle dünyaya ve tabi ki aileler  arasına da bir düzen koymuştur. Bunlara bozmaya kalkarsan durmadan sorunlar ile uğraşırsın. İnsanların  fabrika ayarlarına dönmediği sürece  düzelmesi imkansızdır.  

Tüm suçların tek  sebebini sadece erkekler olarak göstererek  olayların önüne geçemezsiniz. Evlilik kavramın anlamını yitirdiği, eşler arasında çıkan geçimsizliğin sistem adı altında sorgulanması gerekir. Sistemin evin erkeğine yüklediği yükümlülükler evde stresin yükselmesine büyük bir etkisi vardır. Kadınların ise  işte  çalıştırma zorunluğunda bırakılması aynı o şekilde yuvaların dağılmasında büyük etken olmaktadır. İslam üzerine yetişmeyen  çocuklar, hayata bakışlarında farklıklar oluyor. Evlenen yeni nesiller birbirlerine  tahammülü kalmıyor. Çıkan sorunları mahkemeye sevk etmesi ile olaylar  yine çözüme kavuşmuyor ve buda insanların kendileri bildiği bir yolla çözmeye kalkmasına itmektedir. 

Başı boş olan insanları toplum değerini anlayamadılar, toplumların iyi olması için yuvaya önem vermediler, her zaman kendi zevklerin peşine düşündüler. Topluma bir katkısı olamayan ve böyle bir derdi olmayan  bu tür insanların aile içi huzursuzlukların depresyon,  işsizlik, gece hayatı ve alkolün büyük bir etkisi oldu, boşanmalara.

Kadın cinayetine karışan faillerin %66’sının bu cinayetleri alkol ve uyuşturucu etkisinin altında işledikleri tespit edilmiştir. Faillerin 3’te birinin en az  2 aydır işsiz oldukları saplandı. Cinayetlerden yargılanan 11 zanlınınsa daha önce kişilik bozuklukları, depresyon tedavisi gördükleri anlaşıldı. Zanlıların avukatlarından edinildiği bilgilere göre faillerin %20’sinin yetişme yurtlarında büyüdüğünü, %41’ inin boşanmış ailelerin çocukları olduğunu, %24’ünün ise, sürekli kavga ortamında büyüdüğünü belirtti.(Mücahit Gültekin:Algı yönetimi ve manipülasyon)

AK Parti hükümeti tarafından imzalanan İstanbul Sözleşmesine dayandırılarak 2012 yılında yürürlüğe giren 6284 sayılı ‘Aileyi Koruma Ve Kadına Yönelik Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun’kadına yönelik şiddeti azaltmadığı gibi hem boşanmaları hem de kadın ölümlerini artırıp, toplumu ahlaksızlığa sürüklemiştir.

İstanbul sözleşmesi  fıtri itibari ile erkek gücüne dayandırarak,erkeğin kadınlar üzerine güç uyguladığını ve  kadınlara özgürlükler verilerek adeta kadınların etrafına duvar örüp,  aile temelini bozmaktadır.  Kadını her alanda güçlü kılmak için kadını bir beyanı yetmektedir. İstanbulsözleşmesiile kadınların artık kocanın elinebakamayacağınıbelirterek, kocanın karısına ters bakmasıbile kadının beyanı esas alınmaktadır. Bu anlaşma ile erkek-kadının fıtratına bakmadan aynı sorumlulukları verip, aile içi dengesizlikler oluşmasına sebep olmaktadır. Modern toplumun kadına dayattığı şey; kocanla kavga et  sonra bize şikayet et gerisini bize bırak. Kadın kocam elimi tuttu diye polisi arasa koca tacizci muamelesi görüp, tecavüzcü damgasını yiyecektir. 

Önceden yaşanmış bir  olayı aktara cam:  Karı-koca  kendi aralarında tartışır,  kadın evden çıkıp gider, kocada eşini aramak için balkona bakar, nerde olduğunu bulmak için, kadın balkonda yoktur, sonra telefon ile eşini arar, eşi ise  telefona cevap vermez.  Sonra gece yarısı eve gelen eşine kocası  sorar sen neredesin? Eşinin de cevabı şu şekilde olur: sevgilim ile beraberdim! ( alıntı) Şimdi kadın bu şekilde polisi arasa, eşimi istemiyorum, korkuyorum dese  polis kocayı 6 ay evin etrafına yaklaştırmaz, sorgusuz, sualsiz. 

Evde bir tartışma çıksa koca  yanlışlıkla eşini itse, kadın direk  şikayette bulunsa erkek direk evden uzaklaştırma cezası alacaktır. Buradaki süreç çok önemli, evde konumlar değişecek, fıtri olarak erkek ezilecek ve bundan sorunlar devam edecek ve boşanmalar, aile içi huzursuzluklar devam edecektir. 

Dayatılan  kanunların amacı kadını yalnızlaştırıp. Yalnız başına yaşaması. Evlilik kültürünü bozup, yine kadınları erkeklere buluşturup, bir erkeğin ayrı şekilde 3 kadını idare etme  serbestliği verip, kadını değersizleştirecektir. İnsanları evlenmeden  çocuk yapıp hayat sürdürmelerini istemektedirler. Öte yanda   LGBT’lilerin  önünü açıp tamamen kokuşmuş birer toplum yaratıp, ümmetin evlatlarını zehirlemektir. 

O zamanın Dış işler Bakanı Ahmet Davutoğlu İstanbul sözleşmesini  imzalamaktan büyük gurur duyduğunu açıklamıştı. AKP hükümeti tarafında  atılan imzalanan  bu anlaşma ve  öbür yanda  ne garip bir çelişkidir ki şimdikinin  İçişleri Bakanı Süleyman Soylunun, ABD'nin Ankara'da LGBT derneklerine 22 milyon dolar  yardım yaptığı için sitem ediyor. 

https://www.aydinlik.com.tr/bakan-soylu-abd-lgbt-ye-22-milyon-dolar-yardim-yapti-politika-eylul-2019-1

Batının yaşam tarzını kanun yapıp evlerimize kadar soktular. Mahkemelerimizde  İslam hukuku değil, Batının anayasa kanunları var. Depresyon, kaygı bozuklukları, obezite, alkol ve madde bağımlılığı, boşanma ve intihar  gibi sorunlara boğuşan Batılı ülkelerde yeni yapılan araştırmalar gelecekte bu sorunların daha yaygınlaşacağını göstermektedir. 

Dr. Merikanges ve meslektaşlarının (2009) gerçekleştiren bir araştırma psikolojik problemlerin yaşam boyu görülme sıklığını (prevalans) ortaya koyuyor. Araştırma sonuçlarına göre   Amerika’da gelecekte her beş çocuktan birisinin ağır psikolojik problemlerle karşılaşacağı belirtiyor. 

13-18 yaş arası 10 bin 123 gençle yapılan görüşmelerden elde edilen sonuçlar  katılımcıların %40’ının  psikolojik bozuklukların herhangi bir sınıfa dahil olacağını gösterir.(Mücahit Gültekin:Algı yönetimi ve manipülasyon)  Batının yaşam tarzı bu durumdayken, hiç aile bağları yokken, bizlerden Batının yaşam tarzını almamız istenmektedir, dahası Müslüman topraklarına zorla pazarlanmaktadır. 

Yurtdışında yaşayan Müslümanların boşanmaların sebeplerinden biride kadınlara gereğinden fazla haklar verilmesi, kocasını bıraktığı taktirde devlet fazladan para vermesi boşanmayı tetikleyen nedenlerdendir. Amerika 1930’larda  kadınların % 85 ev hanımıyken şuan ise ailelerde eser kalmamıştır. Bu kanunları çıkartırken hiç sordular mı bu insanlar neden bu hale geldi, neden insanlar canileşiyor?

İstanbul Sözleşmesine dayandırılarak 2012 yılında yürürlüğe giren 6284 sayılı ‘Aileyi Koruma Ve Kadına Yönelik Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun’, kadına yönelik şiddeti azaltmadığı gibi hem boşanmaları hem de kadın ölümlerini arttırdı. Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu tarafından açıklanan verilere göre 2012 yılında 201 kadın öldürülürken, 2018 yılında bu sayı 440’a çıktı. Söz konusu dönemde boşanma oranlarının da arttığı gözlemlendi. Ayrıca 2012-2018 yılları arasında evlenme oranlarının da azaldığı görüldü. Adalet Bakanlığı verilerine göre ise koruma talep edilen davaların sayısı 2012 yılında 138 bin iken 2017 yılında bu sayının 207 bine yükseldiği görüldü. Kaynak: “Kadınlar Size Allah’ın Emaneti”

İslam her zaman kadınlara değer vermiştir. Kadınları sadece eşine özel kılarak, aile içinde çocuklarına bakarak, her zaman özel kılmıştır. İslam kadınlara evin içinde sorumlu kılmıştır, erkeğe  de dışarıda çalışıp evin nafakasını sağlaması için farz kılmıştır. İslam evliliğe önem verip evliliğe teşvik etmiştir. İnsanların fıtratına hoş gelen bir aile kurmaktır, yalnız tek başına olmak değildir.

İslam aile temellerini koruduğu gibi, insanların düşüncelerini de ferdi olaraktan korumuştur. Her İslamsız bir oluşum getirisi ağır bir mabal olarak geri dönmektedir.

Bir adam Hz. Ömer’e sorar: "Ya Ömer kızımı isteyen çok, kime vereyim?"

Hz. Ömer şöyle der:

’Allah’tan korkana ver.

Anlaşabilirlerse çok iyi geçinirler. Anlaşamazlarsa da Allah’tan korktuğu için kızına asla zulmetmez

Allah (c.c) şöyle buyurmuştur: "Kadınlarla iyi geçinin." (Nisâ, 4/19) 

 Peygamber Efendimiz (asv) "kendisi hayatı boyunca hiçbir hizmetçiyi dövmemiş, hiçbir hanımına tokat atmamış, hiçbir kimseye eliyle vurmamıştır." Bunu on yıllık eşi Hz. Âişe (r.anha) söylemektedir. (İbni Mâce, Nikâh 51)

 Allah,  salih amelleri işleyen  erkekler ve kadınları eşit muhatap almıştır.

“Mümin olarak, erkek veya kadın, her kim salih ameller işlerse, işte onlar cennete girerler ve zerre kadar haksızlığa uğramazlar” (Nisa suresi: 124)

İslam yapılan ibadetlerin  yapılan karşılığını alma hususunda kadın ve erkeğin eşit olduğuna, ibadetlerin sadece kadınla erkeğin arasında fark olmadığı, ayrıca  kadının iyilikleri sayesinde  erkekten daha üstün olma kapasitesine sahip olduğu ve erkeğin bunu kabul ettiğini İslam bize göstermiştir. 

Aile içi huzurun korunması için İslam eşler arasına dengeler kurmuştur. Erkek evin geçiminden sorumluğu olduğu gibi, ev hanımında eşinin sözünü dinleme mecburiyeti vardır. 

 Allah Resulü şöyle buyurmuştur:

“Mü’min, Allah’a takvadan sonra en ziyade Saliha bir zevceden fayda görür. Böylesi bir kadına emretse itaat eder, ona baksa huzur duyar, bir şeyi yapıp yapmaması hususunda yemin etse, kadın bunu yerine getirerek onu yeminden kurtarır, kadınından ayrılıp uzak bir yere gitse, kadın hem kendi namusunu hem de adamın malı hususunda koruyucu ve dürüst olur.”(Kütüb-i Sitte, 6532)