1789’da Fransa ihtilalinde krallar halka kilise aracılığı ile vergiler toplayarak, zulüm ediyordu. Fransa ihtilaliyle beraber krallar ve papazlar yine kiliselerin aracılığı ile toplum üzerinde kanun koyma hakimiyetini kaybetti. Bundan sonraki süreçte artık insanların kendileri kanun yapma hakkına sahip oldular. Bu geçen zamana ‘’karanlık çağ’’ denmiştir.
Krallar ve papazların zulmünden bıkan halk ayaklanmaya başladı. Bu yeni yönetim ile tüm devletler, sistemlerini değiştirmeye başladılar. Bu değişen yeni düzen, diğer tüm devletlere yayıldı. Kilisenin zorba yönetiminden bıkan halk, artık kendilerince doğru bir beşeri nizam seçmiş oldu.
İnsan aklının ürünü olan bu değişim bugün ve şu zamana kadar devam etmektedir. Bir türlü dikiş tutturamayan bu sistem, insanları huzura, refaha hiçbir zaman kavuşturmadı, kavuşturmayacaktır da!
Fasit, çürük, aciz ve sınırlı fikirlere sahip olan bu sistem, toplumun huzurunu, edebini koruyamamıştır. Ülke olarak, değişik dinlere sahip olan kişilerin ve sosyal alanda aralarında çıkan problemleri hiçbir zaman çözemedi. Hatta hep, sorunları deşerek, büyümesine sebep oldu. Bu haksızlıklara, genelde insanlar, özelde Müslümanlar, maruz kalmıştır.
Fasit olan düşünceleri ile İslam’ın önünde, aciz kalmışlardır. Bu nedenle her zaman hakaret içeren davranışlar ve bel altı üslupları kullandılar.
Müslümanların değerlerini polis korumasıyla aşağılayıp, kutsallarını yaktılar. Her defasında Müslümanları aşağılayan siyasetlerini hiçbir zaman eksik etmediler. Bu davranışları ile Müslümanların nefretlerini kazanmış oldular.
Kendi nüfuslarının çok az bir bölümüne denk olan Müslümanlar, her zaman Danimarka hükümetinin en büyük sorunu olmuştur. Onun için Müslümanları, özel hazırlanan projelerin, yaptırımların ve baskıların muhatabı kıldılar. Danimarka, kutsal kitabımızı yakmak ve aşağılamak isteyenlerin arkasında durmuştur. Buna da düşünce özgürlüğü denmiştir.
Müslümanları kendilerine benzetmek için, tüm üslupları kullandılar. Danimarka hükümeti okulları basıp, Müslüman kızların üzerinden baskılar uygulamaktadır. Müslüman kızların evlilikten önce ilişkiye girme hakkına sahip olduğunu ifade ettiler. Başörtü takmama özgürlüğüne sahip olduklarını söyleyerek Müslüman kız evlatlarına psikolojik baskılar uygulamaktadır. Müslümanları kendi dinlerinde özgür bırakmamak için, her zaman kontrol altında tutup, göz dağı veriyorlar. Daha geçen gün entegrasyon bakanı, Danimarka’da birkaç imamı toplantıya çağırdı. Bu toplantının konusu ve onlar için sorun olan, tavuklarına dahi kış demeyen, kadınlarımız ve kızlarımızdı. Toplantının konusu kızlarımızın evlilikten önce cinsel ilişki yaşamaları hakkına sahip oldukları ve bir çok sapık fikirlerin kabul ettirilmesi idi. Ayı ile aynı çuvala giren imamlar net bir tavır gösteremediler. Bu projenin bir parçası oldular.
Danimarka hükümeti Müslümanların kutsal değeri olan ‘’sünnet’’ yapmayı yasaklamak istediler. Ama Yahudilerde sünnet yaptırdıkları için Danimarka başbakanı çıkıp, Yahudilere büyük hayranlık ile hitap ederek şöyle demiştir:
-Yahudiler bizlere emanettir. Yahudiler çok ezilen bir halk olduğu için sünnet yapmalarını yasaklamamızın imkanı yoktur.
Mademki sünnet yaptırmak sizin değerlerinize ters bir şey, neden yasaklamadınız? Mademki hak, hukuk sahibisiniz, neden sünneti yasaklamadınız ? Yahudiler neden size geri adım attırdı? Buna iki yüzlülük değil de ne denilir?
Müslümanların kestiği helal eti yasaklamak isteyen Danimarka, Yahudiler de Müslüman usullerine göre kestirdikleri için, helal eti yasaklayamadılar. Bilim adına canlı şekilde eziyet edilen hayvanları görmeyen Danimarka, Müslümanların helal kesimi zorlarına gitmektedir.
Danimarka radyosu DR’nin açıklamasına göre önlerinde çok iş olduklarını dile getirdiler. Çünkü Kopenhag belediyesinin entegrasyon verilerine göre, 2017 tarihinde, 18-19 yaş arası gençlerin, kendilerini demokrat olarak görmediklerini ve bu rakamların gittikçe yükseldiğini göstermiştir. Bu durum Danimarka hükümeti için sorun olmuştur. Zorla Müslümanlara demokrasiyi dayatmaktalar. Bu siyaset, helvadan yaptıkları putları, sonra acıkınca yemelerine benzer.
Danimarka hükümeti Müslümanları kendi entegre politikasına dahil etmek için, bizden olan insanları, kendi partilerine, kurdukları kurumlara dahil etmektedir. Aşağılanmış, dışlanmış olarak hisseden Müslümanlar, adeta koşarak projelerine ayak uyduruyorlar. Müslümanlar arasında toplumda sorun çıkartan insanlarımız da, yanlış bir çözümün kurbanı olmaktadır. Sorunları gittikçe büyüyüp, derinleşmektedir.
Danimarka, Hollanda, Fransa gibi devletler, genellikle aynı üslupları kullanıp, İslam’a karşı olan kinlerini her fırsatta çirkef yaptırımları ile gerçekleştirmekteler.
Batının uykusunu kaçıran Müslümanların, onların gözünde hiçbir değeri yoktur. Bir Yahudi sinagoguna saldırı yapıldığında, o ülkenin trafiği kapatılarak, ülkede adeta hayat durur. Müslümanlara karşı yapılan bu saldırı, sıradan bir durummuş gibi gösterilmektedir.
Fransa ihtilali ile ortaya çıkan demokrasi sistemi, doğru düzeni ve doğru kalkınmayı sağlayamamıştır. Her fırsatta Müslümanları aşağılayan siyasetleri hep olmuştur.
Danimarka Amerika’nın çıkarları için, Müslüman ülkelerde savaşarak, Müslümanların kanını döküp, namuslarını çiğnedi…
İnsanın aklından çıkan bir düzen, her zaman eksik ve sınırlıdır. Bu düzen insan aklına ters olup, insanların fıtratına aykırıdır. Yaratıcı ile ilgili olan soruları cevaplayamayarak, insanların uçuruma sürüklenmesine sebep olmaktalar. Her zaman özgürlük, demokrasi dedikleri halde menfaatleri çatıştığında, yine helvadan yaptıkları putları yediler.
Doğru bir düşünceye sahip olmayan kapitalist nizam, sadece para babalarının gücünün arkasında durdular. Her defasında insanlık deyip, sonrasında kendi menfaatleri doğrultusunda, her şeye gözlerini yuman bir toplum oluşturdular.
Müslümanlar bu baskılara boyun eğmemelidir. Onların derdi Müslümanları kendi dinlerinden uzaklaştırmaktır. Baskılarla, dayatmalarla Müslümanlara göz dağı vermek istemekteler. Ne kadar boyun eğersek, bu onları cesaretlendirir. Kurdukları düzenlere alet olmamalıyız. Kendi değerlerimizi sonuna kadar savunup, arkasında durmalıyız. Kendimizi aşağılanmış duygulara kaptırmamalıyız. Onların gözüne girmek için mücadele etmemeliyiz. İslam’ın savunulmaya ihtiyacı yoktur. İslam’ı onların gözüne şirin göstermek için kılıktan-kılığa girmeye gerek yoktur. İslam doğru bir ideolojiye sahip olan tek doğru sistemdir. Doğru yolda, doğru şekilde bir duruş göstermeliyiz ki, bizden sonraki nesiller bizden utanmasınlar. Bu dini bize nasip eden alemlerin Rabbine şükretmeliyiz.
Alemlere rahmet olarak gönderilen bir peygamberin ümmeti olan bizleri hak yoldan ayırmasın. Tüm insanlığa Rabbim hidayet nasip etsin. (Amin)